Sohbet Girişi

Türkiye Burada Sohbet Ediyor

Sahi Nedir Sanal Seks

Sahi Nedir Sanal Seks

Sanal sex nedir nasıl kimlerle seks yapılır bilen var mı? Yatak odamdaki banyoya girip kapıyı kitledim. Hasan’ın bana zorla sahip olmuş olması durumu beni mahvetmişti ruhsal olarak. Fakat bedenimle ruhumun yaşadığı bu tezat mantılıklı düşünmeme engel oluyor ve beni aptallaştırıyordu. İncinen kadınlık onurum ondan nefret etmemi öğütlerken, tüm bedenim çıplak tenine karışıp saatlerce onun olmak istiyordu. Bu çelişkili düşünceler kaldırabileceğimin çok üzerinde bir ağırlık yüklemişti vicdanıma. Karasız ve bomboş gözlerle lavabo aynasında kendimi izlerken gülümsediğimi fark ettim. İçimi rahatlatmıştı aynada gördüğüm yüz. Bir vakit Göğüslerimin ve boynumun üzerindeki morlukları inceledim. Hiç umrunda değildim ki, böyle özensiz ve hoyratça sahip olmuştu bana. Canımın ne denli yandığını bile yeni yeni hissediyordum. Duşun altına girdim, kendimi ılık ve tazyikli suyun o çok sevdiğim rahatlatıcı etkisine bıraktım. Üst üste tattığım zevk patlamalarının, sürekli merak ettiğim orgazm denen şey olduğunu biliyordum artık. Bugüne kadar yaşamadığım ve müptelası olunabilecek kadar güzel bir son. Tüm bunları düşünürken kirlenmiş bedenimi ovalıyordum köpükler içerisinde. Tamamen temizlendiğimden emin olunca sessizce kurulanmaya başladım. İçeride, yatağımın üzerinde benim çıkmamı beklediğini biliyordum. Havluya sardığım bedenimi mümkün olduğunca gizlemeye çalışarak dışarı çıktım. Yüzüne bakmamaya özen göstererek gardırobuma doğru ufak adımlarla yürümeye başladım. Eğer gözgöze gelirsek biliyordum ki içimdeki mutluluk kahkahalarla dışarı taşacaktı.

Yanından geçerken aniden belimi kavradı iki eliyle. ”Daha ne istiyorsun, yetmedi mi?” der gibi baktım yüzüne. Beni kendine çekerek dizine oturttu. Bacaklarım neredeyse tamamen açıkta kalmıştı. Düşmesin diye elimle sımsıkı tuttuğum havluyu tek hamleyle alarak odanın köşesine fırlattı. Nemli ve tazelenmiş bedenim ürpertiyle yine çırılçıplak kalmıştı. Kibarca yatağa yatırdı beni. Yine dilini, dudaklarını kor gibi yanan tenimde gezdirmeye başladı. Engel olamadığım iniltilerim, kenetlenmiş dudaklarımızın arasından dökülüyordu. Şimdi yeniden içimi dolduruyordu. Bazen hızlı, bazen yavaş, ritmik ve sert darbelerle içime giriyordu. Defalarca orgazm oldum yine. Bağırmamak için yastığa değil, Hasan’ın dudaklarına ihtiyacım vardı artık. Sarılıyor, bacaklarımı bedenine doluyor ve açlığını çektiğim bu zevkin tadını çıkarmaya çalışıyordum. Defalarca, defalarca. Zaman zaman benim duruşumu değiştiriyor, kah arkama geçiyor, kah beni kucağına oturtuyordu. Bedenlerimiz harika bir uyumla birbirine eşlik ediyor ve sanki yıllarca, hiç durmadan birbirini tecrübe etmiş iki aşık gibi sevişiyorduk. Orgazmlarımın sonunun gelmesini, bu ayinin bitmesini hiç istemiyordum ama insan bedeninin limitlerini çoktan aşmıştık ikimiz de. Kucağında zıplatırken aniden beni altına aldı yeniden. Yine büyük bir şiddetle her yerime boşalttı menilerini. Vücudum, onun menileriyle yapış yapış olmuştu ve ben onları ellerimle tüm bedenime yaymak istiyordum. ”Nasıldı?” diye sordu yanıma uzandıktan sonra. Hiçbir şey söylemeden gözlerine bakıp gülümsedim.

Güneş batana kadar birbirimizin olduk o gün. Hava kararmıştı ve biz kopamıyorduk birbirimizden. Aşk değil, başka bir duygu hakimdi bu karanlıkta. Yatakta oturuyor, bense yerde, dizlerine başımı dayamış halde halının desenlerini seçmeye çalışıyordum. Zihnim bomboştu. Elim küçücük olmuş penisine gitti utanmaz ve arsız bir hamleyle. Elimle bir süre okşadım. Evet son bir kez daha istiyordum onu. Öptüm, ağzımın içinde, dilimle uyarmaya çalıştım ama olmuyordu. Saatlerce içimi dolduran bu şey büyümüyordu. ”Doymadın mı kız zilli” diye sessizliği bozdu. Ses tonu ve söyleyiş şekli ile bu cümleyi başkası kursaydı o an nefret ederdim ondan. Ama beni ve bedenimi gerçek anlamda doyuran bu adama kızmak şöyle dursun, ne derse desin, ne yaparsa yapsın susarak, sessizce itaat etmeye hazırdım. Sorusuna ”I-ıh… ” diyerek kısa, öz ve utangaç bir yanıtla karşılık verdim. ”Belli ki seni doyurmak imkansız. Kocan hiç mi yaşatmadı sana bu zevkleri. Başka erkeklerle de tanışmak ister misin?” diye sordu. Bu soru karşısında kızgınlıkla karışık bir heyecan kapladı sesimi. ”Neden tanışacak mışım ki?” diye sordum titreyen sesimle. ” Daha büyük zevkler için” diye cevapladı sorumu. Ona güvenip güvenmediğimi düşündüm. Yıllar öncesinden bir dost. Artık masum da değildik hiç birimiz. Başımı onaylar gibi aşağı ve yukarı salladım. Gözleri parlamıştı ve hemen telefonuna sarıldı. Gençlik aşkına iyilik mi yapıyordu yoksa sadece kendini mi düşünüyordu çözemiyordum bir türlü. Sonrasında vazgeçtiğimi, kimseyi aramamasını söylesem de numarayı çevirmiş ve kim olduğunu bilmediğim bir arkadaşına durumu anlatmaya başlamıştı. Heyecan ve korku duymaya başlamıştım yine. Ardından adresi verdi. Benim onu eve aldığım adımları tarif etti. Bunu yapmaması gerektiğini ve neden benim evime yabancı birisini çağırdığını sordum. ”Korkma, bana güven, sana zarar gelmesini ister miyim hiç? Yakın ve güvenilir bir arkadaşım” dedi. Sinirlenmiştim. Üzerime eşofmanlarımı giyip salona gittim. Yanıma geldi ve ”Onu böyle eşofmanlarla mı karşılayacaksın” dedikten sonra dudaklarımdan öpmeye başladı. Öperken bir yandan da eliyle vajinamı okşuyordu eşofmanlarımın altından. Dudaklarımız ayrılmadan beni kaldırdı ve dansı andıran adımlarla yatak odasına geri götürdü. ”Seksi kıyafetlerin nerede? Geceliklerin, gece elbiselerin falan?” Gönülsüz de olsa yerini gösterdim ona. İç çamaşırlarım gardırobun orta çekmecesinde, seksi sayılabilecek davetkar gece elbiselerim de sol bölümdeydi. Eşimin bile karşısına çıkmaya utandığım iç çamaşırlarımdan birini çıkardı ve kendi elleriyle beni soyarak onları giydirdi üzerime. Heyecandan titreyen bacaklarım beni taşımakta zorluk çekiyordu. Siyah jartiyer çoraplarımı ayağımdan geçirmek için çabalarken telefonu çaldı. ”Sen bunları giy, ha bir de şu sivri topuklu ayakkabıları.” diyerek telefon elinde odadan çıktı. Üzerime giyeceğim elbiseyi bile özenle seçip yatağın üzerine bırakmıştı.

Söylediklerini yapı yapmamak arasında gidip geliyordum. Siyah, ince dantelli sütyenimin altına giydirdiği aynı takımın tanga kilodu ile şimdiden bir tablo gibi görünüyordum aynada. Belden bağlamalı jartiyerimin kopçalarını siyah çoraplarıma tutturdum. Arkadaşı gelmiş, salonda sohbet etmeye başlamışlardı bile. Saat 21.30’u gösteriyordu. Üzerime Hasan’ın tercihi olan sırt ve göğüs dekolteli, askılı, kısa ve dar elbiseyi giydim. Daha önce bu kombin bana hep kocasını mutlu etmeye çalışan bir hanımefendi gibi hissettirirdi. Ama şimdi, vajinası heyecan ve meraktan ıslanmış bir fahişe olarak kendi yatak odamda, yabancı iki erkeğin arzularına hizmet etmek için hazır bekliyordum. İki benlik arasında tarifsiz bir uçurum vardı ama evet bunların ikisi de bendim. Bu şekilde tabi ki dışarı çıkıp yanlarına gidemezdim. Karanlık odada, yatağın üzerine oturmuş bekliyordum. Birkaç dakika sonra Hasan odaya geldi. Elinde salondaki iki kırmızı mum vardı. Mumları yatağımın başına koydu ve yaktı. Artık oda karanlık değildi ve titreyen ışıkla aydınlanıyordu. Vajinam yeniden ıslanmaya başlamış ve beni yine çileden çıkartmaya çalışıyordu. Beni ele veriyor, deyim yerindeyse ipliğimi pazara çıkarıyordu bu gece. Sonra arkadaşına seslendi. ”Selo gel hadi, bu kıyağımı da unutma”.

OkeyAzram.com Okey Salonu, Esohbetim, Okey E Sohbetim Sitesi, Mobil Okey Oyna, Sohbet Okey Siteleri, Canlı Hemen Okey Oyna, Okey Oyunu, Ücretsiz Okey Oyna, Bedava Okey Salonları, Okey Kızlar. Chat Okey Salonu, Chat Okey Oyna, Kameralı Okey, Görüntülü Okey, Sesli Okey Oyunu.

Sonradan adının Selahattin olduğunu öğrendiğim kişi içeri girdi. Utancımdan ona bakamıyordum bile. Selam verdi, yaklaştı ve yanıma oturdu. Eşimi düşündüm o an. Beni bu halde görseydi neler hisseder, nasıl üzülür, neler yapardı? Bir elini heyecandan tir tir titreyen bacağımın üzerine koydu ve diğer eliyle de pantolonunu çözüp erekte olmuş penisini çıkarttı yerinden. Eliyle saçlarımdan tutarak beni aşağıya, penisine doğru eğmeye çalışıyordu. Ben pasif ve yetersiz bir dirençle karşı koymaya çalışıyordum. Tadını merak etmemin yanı sıra Hasan’ı da mahçup etmemek için kendimi ona bıraktım. Sertleşmiş, iri penisini elimle tutarak dilimi etrafında gezdirmeye başladım. Ağzıma sığmayacak kadar büyüktü. Ama zor da olsa onu dudaklarımın arasından ağzımın içine aldım. Dilimle etrafında daireler çiziyordum. Adam başımı hafifçe aşağı daha derinlere kadar ağzıma almam için bastırıyordu. Boğazıma kadar dayandığında şiddetli bir kusma hissi geliyor, o zaman başımı yukarı kaldırıyor ve bu hissi bastırıyordum. Bu adam bana daha kaba davranıyordu Hasan’dan. Bir yandan hoşuma gidiyor, diğer yandan da korkutuyordu beni bu sert hareketler. Sonrasında beni yatağa yatırdı, üzerime uzandı ve dudaklarımdan öpmeye başladı. Boynumu, göğüslerimi, göbeğimi ve kasıklarımı uzun uzun öptükten sonra bacaklarımın arasına inerek tangamı çıkardı ve vajinamı yalamaya koyuldu. Hasan’ın sesini duydum ”Bebeğin içine boşalma sakın, korunmuyor.” Vajinam sırılsıklam olmuş, zevkten seğirmeye başlamıştı. Gözlerim kapalıydı. Kalbim yine bacaklarımın arasında atmaya başlamıştı. İri penisini vajinamın girişinde hissettim aniden. Belini öne iterek zor da olsa daracık deliğime yerleştirdi onu. Ta en dibe kadar içime sokuyor, sonra hızlıca çıkarıyordu. Onun baskısını karnımda daha çok hissediyor ve acıyla karışık olağanüstü bir zevk alıyordum. Vajinama her girişinde ıslaklığımın dışarı taştığını çıkan seslerden ve kalçalarıma süzülüşünden anlıyordum. İçimi öyle bir dolduruyordu ki, vajinam yırtılacak diye korkuyordum. Kendi ıslaklığım olmasa asla içime alamayacağım kadar kalın. İçimde gidip gelirken yine çığlıklarla boşaldım. Beni kaldırarak arkamı döndürdü. Kalçalarımdan kavrayarak sertçe kendine çekti ve o kocaman erkeklik organını tekrar içime yerleştirdi. Öyle şiddetli yapıyordu ki bunu, vücudum her vuruşunda sarsılıyor, zevkten kendimi kaybediyordum. Bu pozisyonda da iki harika orgazm yaşattı bana. Haykırarak içimden çıkardı kocaman penisini ve şiddetle boşalmaya başladı. Kalçalarım, sırtım, saçlarım bu sefer bu adamın menileriyle kaplanmıştı. Hasan bir tutam peçete verdi arkadaşına ve menilerini silerek beni temizlemeye başladı adam. ”Sıra bende. Kenara kay.” Diey seslendi sonra Hasan. Pozisyonumu değiştirmeden, ince belime bastırarak kalçalarımın daha da havaya kalkmasını sağladı. İçime girdiğinde ben hala sırılsıklamdım. İşini bitirdikten sonra arkadaşı yatağa sırtüstü yatarak beni devasa penisinin üzerine oturttu. Boşaldıktan sonra yerini Hasan aldı. Mümkün olan her pozisyonu denediler üzerimde. Banyoya doğru giderken saatin 02.00 olduğunu gördüm. Bu iki adam bana saatlerce sahip olmuş ve beni gerçek anlamda sexle tanıştırarak sayamadığım kadar çok orgazm yaşatmışlardı.

Banyoya girdikten birkaç dakika sonra adam peşimden duşa girmişti. Çok aydınlık olduğu için utanmıştım ve çıkmasını istedim. Ama adam beni dinlemedi, yanıma gelerek belime sarıldı ve öpmeye başladı. İterek onu kendimden uzaklaştırmaya çalışıyordum. Adam kaşlarını çatarak ”Parasıyla değil mi ulan, dünyanın parasını verdim… İstediğim yerde istediğim gibi s**kerim…” Dünyam başıma yıkılmıştı. Hasan’ın beni bu adama para karşılığında verdiğini anlamıştım. O an kendimden de, onlardan da nefret ettim. Gözyaşları içerisinde duş kabininin köşesine sindim oturarak. Sesleri duyan Hasan içeri gelerek duruma müdahale etmeye çalışmıştı. Beni banyodan çıkardılar ve aralarında tartışmaya başladılar. Bütün bunlar gözümün önünde oluyor, ben çok büyük bir şaşkınlık ve çaresizlik içerisinde onları izliyordum. Hasan’ın foyası ortaya çıkmıştı. Belli ki adam verdiği paranın karşılığını sonuna kadar almakta kararlıydı. Hasan’ı itip kakmaya başlamıştı ki olay iyice büyüyüp bir rezalete dönüşmesin diye adamın yanına giderek elini tuttum. Bu şekilde hem oluşan tatsız durumu önleyecektim hem de geceyi ve aldığım hazzı devam ettirecektim. Adam beni tuttuğu gibi yatağa fırlattı. Hasan’ı da dışarı çıkarttı. Artık savunmasız ve yapayalnızdım bu tanımadığım adamla. Yatağın üzerine düşerken havlum da tamamen sıyrılmıştı üzerimden. Adam bana sabahın ilk ışıklarına kadar sahip oldu. İçime girerken sürekli küfürlü ve fena sözcükler sarf ediyor, bu da beni tamamen ateşliyordu ona karşı. Üstesinden gelemediğim bir zevk gecesi yaşıyordum utanç duvarları arasında. Sabah olduğunda banyo yapıp çıktı evden. Onu yolcu ederken kapıda dün gece telefonla arayan komşumuzla göz göze geldim. Eşimin iş için ülke dışında olduğunu biliyordu ve aşağılayan, hor gören bir ifadeyle beni süzüyordu. Eşime anlatır mıydı peki? Ya da, kızı gibi gördüğü kapı komşusuna ne gözle bakacaktı artık?

İçeri döndüğümde salondaki kanepede uyuyan Hasan’ın uyanmakta olduğunu gördüm. Mahçup olmasını beklerken, “aman me olacak yani” diyen bir yüzle bana bakıyordu. Evet çok güzel, bitmesini istemeyeceğiniz türden bir geceydi. Sonuna kadar zorlamışlardı dişilik sınırlarımı. Pişman da değildim üstelik. Ama bu hiç de masum olmayan günah gecesine parayı dahil etmemeliydi. İki aşık gibi vedalaştık sokak kapısını açmadan. Hasan’la ilişkimiz aylarca sürdü. Kalbimde aşkım, biricik kocam, gizli dünyamdaysa Hasan ve onun hırçın arkadaşları. Ama artık sürekli otellerde buluşuyor, ekseriyetle gündüz saatlerinde ayrı odalar tutup sonrasında bir araya geliyorduk. Arkadaşlarına beni para karşılığı verdiğini bilmezden geliyor, bunun konusunu hiç açmıyordum. Ancak güzel günler ardından bir kabusu da beraberinde getirmişti. Bir Aralık akşamıydı. Adetim 25 gün geciktiği için eczaneden aldığım gebelik testini kullandım o akşam ve hamile olduğumu öğrendim. Dünya başıma yıkılmıştı. Hakettiğimi bulmuştum sonunda. Eşime ne diyecektim ben? Yuvam yıkılacak, iffetsiz bir kadın olarak, kendi ailemden bile utanarak yaşayacaktım artık.

Birkaç gün sonra tüm cesaretimi toplayıp konuyu eşime açmaya karar verdim. En yakınımdı o. Bana hep gül bahçem derdi. Korkudan ve pişmanlıktan ağlıyor, söyleyeceklerimi toparlamaya çalışıyordum. Akşam eve geldiğinde halimden anlamıştı. Utancımdan ağlayarak, yüzüne bakamadan olan biteni üstü kapalı anlattım birtaneme. “Biliyordum” dedi. “Ama korunursun, gebe kalmamaya dikkat edersin diye düşünmüştüm” dedi. Duyduklarım karşısında utancım çığ gibi büyümüştü. Meğer hep haberi varmış ve benim mutluluğum için göz yumuyormuş. Hiçbir şey konuşmadan yatak odamızın yolunu tuttuk. O gece ikimiz de sabaha kadar uyumadık. Eşimin vakur ve şevkat dolu sözleri, bunca zamandır büyük bir fedakarlıkla ve ızdırapla katlandığı bu durum beni mahvetmişti yeniden. Kendimi bencil ve nankör bir kadın olarak yargılıyor ve bu zaafımdan dolayı kendimden nefret etmekten alamıyordum. O kara gecenin sabahında bana ilişkime devam edebileceğimi söyledi. “Yeter ki beni bırakma. Seni çok seviyorum” diyordu. Çok utanmıştım yeniden. Onun ısrarlarıyla Hasan’la görüşmeye devam ettim. Kimden olduğunu asla bilemeyeceğim yavrumu dünyaya getirdim. Kalbimde biricik aşkım, kocam, bacaklarımın arasında diğerleriyle devam etti mutluluğum. Evde yalnızca Hasan’ı ağırlıyordum. Diğerleriyle sadece lüks otel odalarında. Hasan’ın eve geleceği akşamlarda eşim annesinde kalıyordu. Beni şu sözleriyle teselli ediyordu;”Göz görmeyince gönül katlanıyor”…

GÖZ GÖRMEYİNCE GÖNÜL KATLANIYOR (BİRİNCİ BÖLÜM)

Varlıklı bir ailenin tek kızıydım. Çocukluğumda İstanbul’un lüks sayılabilecek bir muhitinde yaşıyorduk. Babamı, yoğun işleri nedeniyle evde nadiren görebiliyordum. Onun yokluğunda annemle uzun sohbetler yapar, benim geleceğimi tasarlardık. Üniversiteyi 5 yılda bitirdim ve mimarlık diplomamı elime aldığımda 24 yaşındaydım. Birkaç işte çalıştım ama insanın paraya ihtiyacı yoksa zorunluluklar da ortadan kalıyor ve sürekli çalışmak sıkıcı gelebiliyor. Evlenmeden önce tam bir ev kuşuydum. Evde zaman geçirmek benim için en keyifli şeydi. Birkaç sevgilim oldu elbette ama hepsi de kısa ve başarısız ilişkilerdi. Evlenmek istemiyordum, zaten yapayalnız olan annemi o koca evde tek başına bırakmaya vicdanım el vermezdi. İşte benim çocukluk ve gençlik yıllarımın özeti. Ancak son aday bundan 9 yıl önce beni evlenmeye ikna etmişti. Yaşadığımız muhitte bir restoran işletiyordu. Sık sık gittiğimiz bir mekan. Yakışıklı, çekici ve esprili bir adamdı. Fakat aradan onca yıl geçmesine rağmen çocuğumuz olmuyordu. İkimiz de muayene olmuştuk ve eşimin sperm sayısının beni gebe bırakmak için yeterli olmadığını öğrenmiştik. Bu beni de eşimi de çok üzüyordu ama birbirimize belli etmiyorduk. Birbirimizi koşulsuz ve karşılıksız olarak sonsuz bir aşkla seviyorduk çünkü. Cinselliği onunla tanımıştım. O ne anlattıysa, o ne yaptıysa yegane tecrübeydi benim için. Daha ötesini de merak etmiyordum zaten.

Bir gün mutfakta bulaşıkları makinaya yerleştirirken, evlendiğimden beri görüşmediğim üniversite arkadaşlarımdan biri aradı. Sesini duyar duymaz tanımıştım onu. Hasan mimarlık fakültesinin en haylaz, en uçarı ama en komik öğrencisiydi. Onu sevmeyen yoktu. Yakışıklı, akıllı ve sempatikti. Telefonumu silmemiş, ama bir türlü fırsatı da olmamış beni aramak için. Aradan uzun yıllar geçmesine rağmen hala çok genç ve hayat dolu geliyordu sesi. Eskilerden bahsettik, güldük, dedikodu yaptık bol bol. Önümüzdeki hafta İstanbul’da olacağını ve görüşmek istediğini söyledi. Gönülsüz olarak ”Bakarız” dedim. Telefonunu kaydettim ve akşam eşime ondan bahsettim. Çok oralı olmadı tabi. Aradan geçen 9 yıl ve onun rahatsızlığı aramıza duvarlar örmeye başlamıştı sinsice. Ben her seferinde ona ulaşmaya çalışıyordum ama o mahçup ve çekingen bakışlarla benden kaçıyordu. Gece yatak odamıza çekilmeden önce bana hediye ettiği, üzerinde adımın yazılı olduğu kolyeyi taktım. Üzerime ince, ekru renkli saten geceliğimi giydim. İçimde hiçbir şey yoktu. Göğüslerim geceliğimin üzerinden taşıyor ve tenim sokaktan gelen ışıkla mora boyanıyordu. Dalgalı sarı saçlarımı dağıtmış, ışıkları kapatmış ve yatağın üzerine oturmuştum. Bir bacağım altımda, diğer bacağım da yataktan aşağı sarkıyordu. Ayaklarımda topuklu ve tüylü bir çeyiz terliği. Muzaffer odadan içeri girdiğinde en sevdiğimiz şarkının çalmaya başladığını duydum karşıdaki kafeden. Gülümseyerek ”Bu ne güzellik böyle” diye mırıldandı bana bakarak. Gözlerini benden alamıyordu. Çabucak üzerindekileri çıkarttı ve yanıma uzandı. Deliler gibi öpüşüyorduk. Elimle kocamın erkeklik organını kavradım ve kendime çektim. Muzaffer penisini kendi tükürüğüyle ıslatarak içime girdi ardından. Sıkıca sarıldım ona. İçimden; ”Beni hep sev, beni sakın bırakma” diye yalvararak gözlerine bakıyordum buğulanmış gözlerimle. Kulağımda bizim şarkımız, mutlu yuvamda sevdiğim erkeğin kollarındaydım. Boşalmak üzereydi. Gözlerini sımsıkı yummasından anladım. Şarkımız daha yarısına bile gelmemişti ki, ılık ılık içime akıttı tüm sevgisini. Aşık olduğum adamı doyuma ulaştırmanın mutluluğu kaplamıştı ruhumu. Üzerimden kalkmadan birkaç kez daha öptü beni. Hala devam ediyordu şarkımız. Banyoya giderken onu izledim hayran hayran. Her şeyden önce onun saflığına ve tertemiz kalbine aşıktım.

Birkaç gün geçmişti ki Hasan yeniden aradı. Yarın müsaitsen eğer, görüşelim diyordu. Biraz ayak diredim ama eski günlerin hatırına kabul ettim buluşmayı. Akşam eşime anlattığımda bu kez dikkatini bana vermişti. Kim olduğunu ve nasıl biri olduğunu bilmek istiyordu. Evden pek çıkmıyordum ve bu onu şaşırtmıştı. Ama çok eski bir arkadaşım olduğundan ”Peki” demişti. Sabah kalktım ve neredeyse 15 gündür kullanmadığım arabama binerek buluşma yerinin yolunu tuttum. Sıradan, günlük kıyafetler giymiştim. Çağıran bir kız arkadaşım olsaydı makyaj da yapardım ama şimdi buna gerek duymamıştım. Verdiği adresteki kafeye vardım ve kısa bir keşiften sonra arabayı park edecek bir yer buldum. İçeri girdiğimde beni ayakta karşıladı. Beni çağırdığı kafe onunmuş meğer. Bu markayla 12 tane kafe açmış. Bu şubeyi de İstanbul’da bu hafta faaliyete geçirmişler. Beni çok sıcak karşıladı. Sarıldık, öpüştük ve özel bir masaya oturduk. Hala ne kadar güzel ve zarif olduğumdan, yılların beni daha da çekici yaptığından bahsedip duruyordu. Laf lafı açıyor ve sohbet giderek koyulaşıyordu. Buna gerçekten ihtiyacım olduğunu hissettirdi bana. Çok mutlu olmuştum onu gördüğüme. Başından iki kötü evlilik geçmiş, anlaşamış ve ayrılmışlar. İki evliliğinden de ikişer çocuğu olmuş. Zamanın nasıl geçtiğini anlamamıştım. Haziran ayı olduğu için hava da geç kararıyordu. İzin istedim ve oradan ayrıldım yüzümde kocaman bir gülümsemeyle.

Akşam tüm konuştuklarımızı eşime anlattım. Mutlu olduğumu ve müsade ettiği için ona olan minnettarlığımı ifade ettim çok tatlı bir dille. Önceki konuşmamızda eşimin, Hasan’la görüşmeme çok da gönüllü olmadığını anlamıştım çünkü. Hafif birşeyler atıştırdıktan sonra sinemaya gittik o gece. Gecesinde yine canımdan çok sevdiğim kocamı doyurdum tüm dişiliğimle. Aradan birkaç gün daha geçmişti ve Muzaffer bir gıda fuarına katılmak üzere Rusya’ya gitmişti. Orada 6 gün kalacaktı. Günlerim kitap okuyarak ve dizi izleyerek geçiyordu. Bir sabah telefonumun sesiyle uyandım. Hasan arıyordu. ”Kalk bakalım uykucu, bu kadar uyunur mu” diye şakayla karışık azarlıyordu beni. Gülerek neden bu kadar erken aradığını sordum. ”Camdan bak” dedi. Evimizin karşısındaki kafenin önünde duruyordu. ”Hadi in de kahvaltı yapalım” dedi. Oturduğum yeri tüm detaylarıyla anlatmıştım ona. Giyindim ve aşağı indim. Güzel bir kahvaltı yaptıktan sonra ”Eşin evde mi? Kahveyi de sende içelim evde değilse.” diyerek beni şaşırtan bir teklifte bulundu. Bunun uygun olmayacağını söyledim ona kibar bir üslupla. Anlayışı ve çabucak kabullenmesi hem içimdeki şüpheleri yoketmişti, hem de suçluluk hissetmeme neden olmuştu. Aniden dudaklarımdan kelimeler dökülüverdi; ”Aman ne olacak ki, gel birer kahve içelim” dedim. Hesabı Hasan ödedi ve kafeden çıktık. ”Ben giriyorum, sen de 5 dakika sonra gir binaya, asansörle 4. kata çık ben kapıda bekliyor olacağım.” dedim. Yaramazlık yapan bir çocuğun heyecanı vardı içimde.

5 dakika geçmeden Hasan yukarı çıkmıştı bile. Onu gizlice içeri aldım. Sanki o yıllara geri dönmüş gibi, “İçimin içime sığmaması” hissini tam anlamıyla yaşıyordum. Aceleyle kapıdan içeri girmek için hamle yaptığında Hasan’ın sendeleyip, düşmemek için portmantoya tutunması, ayakkabılarını koyacak yer bulamaması… komşunun ağacından erik çalan iki yaramaz arkadaştık o an. Gülerek, sessiz sedasız kapıyı kapattık ve salona geçtik. ”Dur ben kahveleri yapıp geleyim” diyerek ayrıldım yanından. Elimde iki fincan kahveyle döndüğümde onu bıraktığım yerde bulamadım. Seslendim ama cevap yoktu. Tuvalete gitmiş olabileceğini düşünerek, üzerime göğüs kısmı daha kapalı bir bluz giymek için yatak odama geçtim. Hasan bizim yatağımıza oturmuş, gülerek yatağımızın ne kadar da rahat olduğundan söz ediyordu. ”Burada ne güzel uyunur ya… Seni keyif sincabı seniii…”. Ama bu bana çok da komik gelmemişti. İzin bile almadan eşimle özelimiz olan yatak odamıza girmeye hakkı yoktu. Ardından;”Biliyor musun ben sana aşıktım üniversite yıllarında” diye devam etti. Hiç bir şey konuşmadan kısa bir süre bakıştık. ”Buradan çıkalım istersen” diyerek sessizliği bozdum. Rahatsız olduğumu anlamış olacak ki kalktı ve odadan çıktı. Yaşadığım şoku atlattıktan sonra kapıyı kilitleyerek üzerime giydiğim siyah dar taytı ve göğüs kısmı biraz açık olan bluzümü çıkardım. Onların yerine bol bir eşofman takımı giyerek salona geri döndüm. Artık kahvesini içip biran önce gitmesini istiyordum. O, pencerenin yanındaki tekli berjer koltukta, bense karşısındaki üçlü koltukta oturuyordum. Aramızdaki antika cam sehpadan yansıyan güneş gözümü alıyordu. Oturduğu yerden kalkarak yanıma geldi. Ben korkmaya başlamıştım ve kahve fincanını tuttuğum elim istemsizce titriyordu. Elimi tuttu ve ”Korkma, beni tanıyorsun. Sana zarar vermem.” dedi. Ben cesaretimi toplayarak ”Artık gitsen iyi olur Hasan” diye yanıtladım onun sözde teselli cümlesini. Elimdeki fincanı aldı, sehpanın üzerine koydu ve bana biraz daha yaklaştı. Hemen ayağa kalktım ve sokak kapısına doğru yürüdüm. Peşimden gelerek kapıyı açmama engel oldu. ”Bağırırım” dedim ama o gülümseyerek bana bakıyordu. ”Ne diyeceksin? Eve adam aldım, ona kahve yaptım ama şimdi gitmesini istiyorum mu?” Korkudan titriyordum ve artık onun gerçek yüzünü görmüştüm. Ne kadar da aptaldım. Neden evime gelmesine izin vermiştim ki? Sahi ne diyecektim apartmandakilere? Teslim de olamazdım.

Ben tüm bunları düşünürken yanıma yaklaştı. ”Sadece bir öpücük istiyorum Sinem… Sadece küçük bir öpücük.” Kollarını belime dolamıştı bile. ”Ne kadar da ince bir belin var.” Dudaklarını dudaklarıma yaklaştırdı. Sadece bir öpücük ve sonra bu kabus tamamen bitecek diye düşünüyordum. Sırtımı sokak kapısına yasladı ve dudaklarımdan öpmeye başladı. Eşimin dudaklarından farklıydı. Daha kalın, yumuşak ve hareketli. O an başımın neden döndüğünü bilmiyorum. Bunun sebebi hangi duygu olabilir anlayamıyordum. Dudaklarını dudaklarımdan ayırdı, ellerimden tuttu ve ”Evet şimdi gidiyorum ama bu küçük öpücükten bir de yatak odanda istiyorum.” dedi. gideceğinden şüphe duymuyordum ama ya bunu da kabul edersem, bu saçmalığı daha da ileriye götürmek isterse diye çok korkuyordum. Elimden tutarak beni uzun koridorun sonundaki yatak odama doğru götürüyordu. Bağıramazdım, karşı koyamazdım. Onu kızdırırsam bana zarar verebilir diye düşünüyordum. Koridor boyunca elimden tutarak ve neredeyse sürükleyerek beni yatak odasına soktu ve kapıyı kapattı. Yatağa oturmamı istedi. Sadece bir öpücük ve sonra bu kabus tamamen bitecek…

Yatağa, yanıma oturdu. Boynumdan tutarak beni kendine çekti ve yine dudaklarımdan öpmeye başladı. Kalbim bir kuş gibi çırpınıyordu heyecan ve korkudan. Kocamla bana ait olan yatak odasında bizim yatağımızın üzerindeydik. Bir yandan öpüyor, diğer yandan omuzumdan ve boynumdan geriye doğru bastırarak yatağa uzanmamı sağlamaya çalışıyordu. Ellerimle onu ittim ve başımı yana çevirerek dudaklarımı ondan kurtardım. Kaşlarını çatarak bana baktı ve tehditkar bir ifadeyle ”Sinem…” dedi. Sadece adımı söyledi ama bakışlarıyla, bunu yapmazsam bana zarar verebileceğini çok net ifade etmişti. Korktum ve karşı koyamadım. Beni yatağa yatırmıştı ve bu halde öpmeye devam ediyordu. Şimdi başımın altında olan eliyle saçlarımı okşuyor, diğer elini de eşofmanımın altından içeri, karnıma doğru sokmak için yol arıyordu. Bunu bana yapmaya hakkı yoktu. Ben evli bir kadındım. Ben başka bir adamın namusuydum. Bunu asla haketmemiştim. Elini tenimde hissettim. Bir yandan göbeğimi okşuyor ve diğer yandan da soluksuz öpüyordu beni. O telefonu hiç açmamalıydım. Onunla hiç görüşmemeliydim. Elini biraz daha yukarı çıkartarak sütyenimin üzerinden göğüslerime dokunmaya başladı. Canımı yakacak kadar sert okşuyordu. O an ölmek istedim. Başıma gelecekleri az çok anlamıştım artık. ”Bunlar ne böyle Sinem? Hiç mi kullanılmadı bu memeler? Dipdiri, taş gibi” diyerek kendince bişeyler söyledi. Aşağılandığımı hissediyordum. Kullanıldığımı hissediyordum. Zorlukla tuttuğum gözyaşlarım yanaklarımdan yatak örtüsüne doğru süzülmeye başladı. Bir mucize olsa, bu işkenceden kurtulsan diye dua ediyordum. Hasan hafif doğrularak çirkin bir ifadeyle; ”Bak kızım şimdi ben seni bir güzel s**eceğim. Sen de uslu bir kız gibi efendi efendi bana itaat edeceksin. Nedir yani et ete değecek, azıcık eğleneceğiz… Eskimez korkma. Bırak kendini bana…” Bunları duyduktan sonra hıçkırarak ağlamaya başladım. Hiç ama hiç bu kadar utandığımı hatırlamıyorum. Karşı koyamıyor, korkuyor ve teslim olmak zorunda hissediyordum. Edepsizliğini açık açık kelimelere dökebilecek kadar aşağılık bir adamın oyuncağıydım o an. Utanmadan, yüzüme baka baka hem de.

Bir süre hıçkırarak ağlamamın durmasını bekledi. Öylece beni izliyordu iştahla. Haykırışlarıma mani olamıyor, ara ara nefesim kesiliyordu ağlamaktan. Elini dudaklarıma götürdü ve ağzımı kapatarak; ”Bak bütün mahalleye rezil olursun, iki paralık olursun, insan içine çıkamazsın Sinem.” diyerek beni tehdit ediyordu. Nasıl bir oyunun içine düşmüştüm böyle? ”Aman be seninle mi uğraşıcam” diyerek sert ve kaba bir hamleyle üzerimdeki eşofmanı çıkardı. Kollarımı kapalı tutarak buna engel olmaya çalıştım ama ince bedenimi öyle sarsıyor, sağa sola öyle şiddetli savuruyordu ki ne olduğunu anlamadan sütyenimle kala kalmıştım. Saçım başım dağılmış, sersemlemiş ve bitkin düşmüştüm. Karşı koyacak gücüm de kalmamıştı artık. Bir an rezil olmayı göze alarak bağırmayı düşündüm ama kocamın gönülsüz izin verdiği bu buluşmanın yarattığı bu felaketi ona nasıl açıklayacaktım? Üstelik de bizim evimizde. Ben tüm bunları düşünürken, Hasan göğüslerimi gizlemeye çalıştığım kollarımı iki yana ayırmıştı. ”Bunlar nedir ama ya? Bunlara doyamaz insan. Yastık gibi maşallah. Bunların arasına ya***ğımı koyup keyfini sürerim ben. Nasıl da titriyorlar.” diye mırıldandı ve bir çırpıda çekip kopartarak gardırobun yanına fırlattı sütyenimi. Kollarımı büyük bir güçle iki yana ayırarak aç bir hayvan gibi yüzünü göğüslerime bastırdı. Bense ağlamaya devam ediyor, gözümü açmadan ”Hayır” anlamında başımı sağa sola oynatıyordum. Elleri bileklerimi acıtıyordu. Büyük bir güç ve şiddetle emiyor ve dilini göğüslerimin her yerinde gezdiriyordu. Hırıltılı sesler çıkararak emdiği meme uçlarım uyguladığı vakumla dikleşmişti ve onları dişlerinin arasına alarak acımasızca eziyordu. Ellerimi kurtarmıştım ellerinden, ya da o ellerinin serbest kalmasını istemişti. Çünkü iki eliyle birden göğüslerimi sıkmaya başladı. Bir yandan vahşi ve sert hareketlerle okşuyor, diğer yandan uçlarını emmeye, ısırmaya devam ediyordu. Engel olmaya çalışıyordum ama bu mümkün değildi. Aşağılanmış ve değersiz hissettiriyordu bana bu halim. Zavallı ve ucuz bir uğultu hakimdi hep huzur bulduğum yatak odamda. Tüm bunlar gerçek dışı geliyor ve rüya olma olasılığını getiriyordu aklıma. Ama yaşıyordum tüm bunları. Ne yazık ki gerçekti bu. Bacaklarımı sımsıkı kapatmıştım. Amacına ulaşmasını geciktirmeye, hatta engellemeye çalışıyordum gücüm yettiğince. Ama diziyle araladı kaskatı kesilmiş bacaklarımı. Bunun için ellerini kullanmadı bile. Eşofmanımın altını sıyırmaya yeltendiğinde engel olmak için bir elimle elini kavrayarak yukarı çekmeye çalıştım. Ancak gücüm yetmiyordu hiç bir şeye. Dizini ve ayaklarını da kullanarak eşofmanımı bileklerime kadar indirdi. Birkaç saniye içerisinde de kilodumu parçalayarak çıkardı.

Dizi bacaklarımın arasındaydı. Ben olabildiğince seri ve akılcı hareketlerle altından kalkmaya çalışıyordum ama gücüm tamamen yok oluyordu. Ümidimi yitirmeye başlamıştım. Tek eliyle elimi hapsetmiş, diğer eliyle de beni neredeyse tamamen çıplak bırakmıştı. Bir fırsatını bularak yan döndüm ve sol ayağımı kaldırıp kalçasına bastırarak onu bütün gücümle ittim. Kendime bir kaçış fırsatı yaratmıştım ve kapıya doğru koşmak için doğruldum. Gardırobun aynasında kendimi gördüğüm. Saçlarım dağılmış, gözlerim ağlamaktan şişmiş, beyaz tenimde göğüslerim ve boynum emilmekten mosmor olmuştu. Ayağa kalkmamla saçlarımdan tutup beni geriye çekmesi bir oldu. Öyle şiddetli çekmişti ki ne olduğunu anlamadan kendimi yeniden yatağın üzerinde bulmuştum. Bu sefer ellerim serbestti ve ona vurmaya, tokat atmaya başladım. Hiç beklemediğim bir sarsıntıyla kısa bir süre gözlerimin karardığını hatırlıyorum. Benim gibi güçsüz biri için çok şiddetli bir darbeydi. Attığı tokatla yanağım uyuşmuş ve yüzümü hissedemez olmuştum. Acısı boynuma ve çeneme yayılıyordu tokadın. Ellerim iki yana açık öylece yatıyordum. Vücudumun ne kadarının açıkta olduğunu önemsemeyecek kadar sersemletmişti beni bu sarsıntı. Her yerimi aç bir hayvanın acımasız gözleriyle süzerek beni çırılçıplak soymuştu. Hareket edemiyordum korkudan. Elleriyle dizlerimi aralayarak başını bacaklarımın arasına soktu. “Mis gibi, yeni de banyo yapılmış, kaymak gibi bu a** yalanmaz mı?” diyerek eşimin daha önce hiç denemediği bir şeyi yapmaya koyuldu. Nefesini vajinamda hissettiğimde bile midem bulandı. Kusmamak için kendimi zor tuttum. Bedenim allak bullak olmuş anlamsız kasılmalar yaşıyordum kol ve bacaklarımda. Budaklarının tenime değmesiyle tüm vücudumu bir titreme sardı. Eşim daha önce orama dokunmamıştı bile. Vücudumu saran titreme yerini bir yanma hissine bıraktı ve kalp atışlarım daha da hızlandı. Vajinamdan tüm bedenime bir elektrik yayılıyordu adeta. Dudakları ve dilini dokunulmamış yerlerimde gezdirirken anlam veremediğim bir itaat hissi ruhumu kırbaçlıyordu. Ona teslim olmak istiyordum. Teslim olup biran önce bu durumdan kurtulmak ve olacakları deneyimlemek. Tavandaki avizeye bakarken aklımdan geçen karmaşık duygular içerisinde iffetsizlik hissi de kendini belli etmeye başlamıştı. Bu his bacaklarımın arasında vajinamı yalıyor olan adamla değil, benimle ilgiliydi. Gözyaşlarım dinmiş ve kendimi ona bırakmıştım.

Hasan’ı göremiyordum ama ne yaptığını bütün bedenimde hissediyordum. Ölüm karanlığı yerini ilkbaharda açan akasya ağaçlarının ılık kokusuna bırakmıştı. İçimde tarif edemediğim duygularla yoğrulan edepsizliğin adını koyamıyordum. Artık hissizlik yerini heyecanlı bir bekleyişe ve dişiliğimle yeni tanışıyor olmamın şaşkınlığına bırakmıştı. Tarifi zor bir haz karnıma, oradan göğüslerime ve omuzlarıma, en sonunda da dudaklarıma ulaşıyordu. Dili içime her girişinde sanki ölüyor ve ardından bir daha diriliyordum. Dudaklarını klitorisime bastırıp güçlü bir vakumla içine çekerek dilini sertçe etrafında gezdirmesi bana korkmakta olduğum bir mutluluk veriyordu. İki yana açmış olduğum ellerimle onu daha iyi hissedebilmek için saçlarına dokunmak istiyordum ama bu cesareti kendimde bulamıyordum. Artık tavandaki avizeyi izlemiyordum. Gözlerim kapalı olarak üst dudağımı ısırıyordum. Hasan’ın sesini duydum sonra; ”Bak sen şu bizim bebeğe, nasıl da ıslandı. Kızım, bir kadının a**cığı asla yalan söylemez. Bak nasıl zevk alıyorsun sen de”… Bunları söylerken parmakları içime girip çıkıyordu. Çok utanmıştım. İlk kez bu denli ıslandığını hissediyor ve buna çok şaşırıyordum. Sanki kilometrelerce koşmuş gibi atan kalbimi dudaklarımda, göğüslerimde, karnımda ve vajinamın derinliklerinde duyabiliyordum. Gözlerimi açmaya cesaret edemiyordum ama seslerden ve gölgelerden Hasan’ın soyunduğunu anlayabiliyordum. Bu kadar yeter demiyor, diyemiyordum. Tüm gücümü ve cesaretimi toplayıp dirseklerimin üzerinde hafif doğrularak ona baktım. Esmer teni tüm çıplaklığıyla karşımda, yatak odamda dikiliyordu. Soyunurken sanki bir ayine hazırlanıyor gibi ahenk ve ihtimam içerisindeydi. Hasan tamamen çıplak kaldıktan sonra tekrar uzandım yatağa. Artık dönüşü yoktu. Çırılçıplak bir kadın ve bir erkek vardı o an, o odada. Aşık değil, sevgili değil, eş değil… Yeniden kayboldu gözden. Bacaklarımın arasındaydı yine. Öyle iştahlı öpüyordu ki vajinamı, çıkan sesleri duyan olacak diye korkuyordum. Yalıyor, emiyor ve dilini içimde, en derinlerimde gezdiriyordu. Ben dudaklarımı ısırmaktan nefes alamaz olmuştum. Bağırmamak için bu yetmiyordu artık. Elimle ağzımı kapattım. Burnumdan alıp verdiğim nefesin sık ve derin sesini gizlemem mümkün değildi ancak. Çok büyük bir zevk girdabına hapsolmuştum. Dakikalar sonra vajinamdan başlayıp tüm vücuduma yayılan bir hazzın etkisiyle, istemsiz titremeye başladım. Ortaya çıkan sıcaklığı bütün organlarımda, bütün hücrelerimde hissedebiliyordum. Bacaklarımı yukarı – aşağı hızla sallıyor, ellerimle saçlarımı yoluyor ve çığlıklar atıyordum. Tüm vücudumu etkisi altına alan bu yoğun duyguyu daha önce hiç tatmamıştım. Çırpınırken Hasan’ın kendi tişörtünü kalçalarının altına yerleştirmeye çalıştığını gördüm. Evet kendi kontrolünü kaybetmiş olarak istemsizce işiyordum. Ardından gelen rahatlama hissini anlatmaya, sayfalarca yazsam da yeterli olmayacağını düşünüyorum. Hareketsiz, kendinden geçmiş, kirli ve bir o kadar da huzurlu. Kendime geldiğimde gözlerimi araladım ve yerde oturmuş gülümseyerek beni izlediğini gördüm. Gülümsemedim.

Telefonum çalmaya başladığında yerde duran eşofmanımın fermuarlı cebinden çıkartıp bana uzattı. Arayan yan dairede oturan banka emeklisi Nermin Teyze’ydi. ”Hayırdır kızım hasta mısın? Neden bağırdın öyle?”. Ne demem gerektiğini bilmiyordum. Aklıma ilk gelen şeyi söyleyiverdim; ”Böcek gördüğümü sandım ama değilmiş”… Telefonu kapadığımda Hasan’ın yüzünü görünce içimi kaplayan karşı konulmaz gülme hissini bastırmakta çok zorlandım. Çıplaktım ve utanıyordum. Ben kıyafetlerimi almak için doğrulduğumda yanıma oturdu. Elini omzuma koyarak beni yeniden yatağa yatırdı. Beni öpmek istiyor, bense dudaklarımı ondan kaçırıyordum. Hiçbir şey konuşmuyorduk. Bacaklarımı yeniden aralayarak üzerime uzandı. Ağırlığını bana vermemek içim dirseklerinin üzerinde duruyordu. Sonra bir elini aşağı indirerek penisini vajinama değdirdi. İçimden ”Yalvarırım yapma, git artık, kocamı seviyorum” diye haykırıyordum ama kelimeler dudaklarımdan bir türlü dökülmüyordu. Dudaklarımdan umudunu yitirince zaten dimdik olan meme uçlarımı öpmeye başladı. İçimi yine o tarifsiz heyecan kapladı. Penisini sırılsıklam olmuş vajinama bastırdı ve yavaşça içime soktu. Kaygan, dar ve ateş gibi yanan dişiliğime öyle rahat girdi ki, sanki birbiri için yaratılmış iki ayrı uzuvdular. Eşimle girdiğim ilişkilerde hep bir acı, hep bir yanma hissi duyarken, bu sefer bir doluluk, bir bütünleşme hissediyordum. Kasıklarımız birbirine değdiğinde tamamen içimdeydi ve ben istemeden sessizce inledim. Bunun derin bir zevk çığlığı olduğunu biliyorduk ikimiz de. Öylece bir süre kaldık. Yüzüne bakmaktan utandığım için başımı yana yatırmıştım ve yine üst dudağımı ısırıyordum. İçimdeydi hala kaskatı ve sıcacık. Çenemden tutarak yavaşça kendine çevirdi beni. Gözlerimi açtım, gözlerine bakıyordum. Dudaklarımız ilk kez buluşmuştu o an. Deliler gibi öpüşmeye başladık. Tutkuyla, hırsla, nefretle, ihtirasla ve ölesiye. Düzensiz bir ritimle nefesini hissederek. Bir şairin dizelerindeki anlamsız ve muğlak kelimeler gibi bilinmeyene doğru koşuyorduk karanlıkta. Elleriyle kah saçlarımı okşuyor, kah yüzümde gezdiriyordu usta bir aşık gibi. Romantik bir sokak çocuğu gibi. Korkarak ve büyük bir tereddütle omuzlarına koydum elimi. Dudaklarımız birbirinden hiç kopmayacak gibi soluksuz. Kalçalarını hareket ettirdikçe içimdeki, ta en dibe kadar dayanmış olan sertliği dairesel hareketler yapıyor, aklımı başımdan alıyordu. Sonra zarif hareketlerle içime girip çıkmaya başladı yavaş, özenle ve şefkatle. Artık ona sıkıca sarılmıştım varlığını ve onun olan bu teni daha iyi hissedebilmek için. Sıcak ve nemliydi. Kocam gibi parfüm kokmuyordu ve kendine has bir kokusu vardı Hasan’ın. En derinlere kadar soluduğum bu koku beni daha fazla alevlendiriyordu. Kalça hareketlerimle içime girişine yön veriyordum ve şaşkınlık verici bir ahenkle bana sahip oluyordu. Onu içimde her hissedişim farklı bir baharın gelişi gibiydi. İçime, en derinlere her girişi derin bir uykudan uyanmak gibiydi. Tüm bedenim, içimi dolduran, karnımda dahi sıcaklığını hissettiğim bu penis için sonsuza kadar bir yuva, bir barınak olmak için istek duyuyordu. Hareketlerini hızlandırdığında yine aynı karıncalanmayı hissetmeye başladım. Bacaklarımın arasından tüm vücuduma yayılacak ve nihayetinde dudaklarımda şiddetli bir çığlık olarak son bulacaktı. Yine oluyordu bu. Hem de saniyeler içerisinde gerçekleşecekti. Kendimi tutsam da, ötelesem de bu olacaktı. Dayanamıyordum artık. Kasıklarımızın birbirine çarparken çıkardığı ses onun bir erkek benimse bir kadın olduğumu bağırıyordu acımasızca. Hemen yanıbaşımdaki yastığa uzandım ve bütün yüzümü kapattım. Boşaldığımda dudakları sertleşmiş meme uçlarımdaydı. Yastığın içine haykırıyordum tüm ihtirasımı. Aldığım zevkin etkisiyle yeniden istemsiz titriyor, çırpınıyordum. Gözlerim kararmış, soluğum kesilmişti. Bunları ilk kez yaşıyordum. İlk kez boşalıyor, ilk kez orgazm oluyordum. Hareketsiz kalmama rağmen hasan durmadı. Hareketlerini iyice hızlandırdı. Ateş gibi yandığını hissettiğim dişiliğimden kalçalarıma doğru sıvılarım akıyor ve Hasan ıslak, dolgun kalçalarımı koparırcasına okşuyordu. Çok geçmeden bir kez daha boşaldım çok daha şiddetli olarak. Üzerimdeki adam bir aygır gibi durmak bilmiyor, her boşalmamdan sonra dokunuşları da içime girişi de daha sert bir hal alıyordu. Her biri birbirinden şiddetli tam altı orgazm yaşadım o içimi parçalarken. Tam altı eşsiz orgazm. ”Yeter” diye fısıldadım. ”Daha yeni başladık Sinem, ne yeteri” diye karşılık verdi ve penisini içimden çıkararak tüm vücuduma boşaldı. Boşalırken eliyle sıvazlıyordu organını. Karnımda, göğüslerimde, boynumda ve dudağımda hep onun menileri. Nefes nefese yanıma uzandı. Pürüzsüz göğsü bir körük gibi inip kalkıyordu. Onu bu şekilde biraz izledikten sonra kalktım ve yatak odamdaki banyoya yöneldim. Arkamı dönüp baktığımda gülümseyerek beni izliyordu.

İYİLİK, ACIMA HİSSİ VE PİŞMANLIKLAR ÜZERİNE

Bilmem ne kadar doğru böyle ulu orta açması insanın kendi özelini? Hangi yanlış, hangi doğruyu tetikledi hayatımızda veya, hangi doğru bizi iyi insan yaptı? İyilik dediğin nedir ki hem? Kendini rahatlatmak için yaptıklarına iyilik diyebilir mi insan?

Eşim diş hekimi. 44 yaşında şu an. Mesleğinin doruklarında. Bense 41 yaşında bir ev hanımıyım. Hukuk okudum ama birkaç yıllık iş hayatından sonra bu mesleğin bana uygun olmadığını anladım ve bir daha da hiç çalışmadım. Seks hikayeleri blog’u olmadığınız için boyum şöyle, kilom böyle gibi kendime etkileyici methiyeler düzmeyeceğim. Ama hoş bir kadın olduğumu da gizleyemem 🙂

Bundan 7 yıl önce, – bu yaz nereye gidelim – planları yaparken eşim bir fikir öne sürdü. Zonguldak Ereğli’de ormanın denizle buluştuğu bir yerde harika bir kamp alanı bulmuş. Broşürünü verdi bana incelemem için. Gerçekten yemyeşil bir ormanın tam kıyısında cennetten bir fotoğraf gibiydi. Büyüleyici hava fotoğrafları ve çok konforlu gözüken bungalovların arasına serpiştirilmiş sosyal alanlar. Web sitesinden incelemeye başladık evet gerçekten hoş. 5 yıldızlı tam pansiyon tatil geleneğimizin yanında çok istekli olmasam da ”Tamam” dedim.

Gün geldi, yükledik arabamızı ve çıktık yola. Dağ, tepe, bayır aştık ve nihayet Kaf Dağı’nın ardındaki sihirli elmaya ulaştık. Pek de internetteki gibi görünmüyordu bu vaadedilen eşsiz cennet. İstenmeden yenen aş misali belli ki karnımız ağrıyacaktı burada. ”Aman canım ne olacak ki, bir gece kalır ayrılırız” diyerek bize gösterilen odaya yerleştik. Gece elektrikler mi kesilmedi, tavanda böcekler mi görmedik… Daha neler neler. Belli ki bu tesis özensiz kişilerce işletiliyordu. Sabahı zor ettik ve ödememizi yapıp koyulduk yeniden yola. 1 veya 2 saat yolun ardından bir tabelayla karşılaştık. Paslanmış ve yıkılmak üzere, yan duran bir tabela. – Yeniköy Aile Kamping – yazıyordu ve dar bir patikayı işaret ediyordu.Bir bakalım diyerek saptık içeri doğru uzanan ağaçlıklı yola. Bozuk yolda yaklaşık 40 dakika ilerledik ve nihayet derme çatma inşa edilmiş kamp girişine vardık. Burada küçük evler yoktu. Sadece çadırda kalabiliyordu müşteriler. Macera olsun diye kalmaya karar verdik.

Gece yemekten sonra bize ayrılmış olan çadıra yerleşmek üzere kumsalda ilerlerken bir grup insanın büyük bir ateşin etrafında canlı müzik dinleyerek eğlendiğini gördük. Hemen aralarına karıştık. Küçük bir bar vardı hemen yanı başımızda. Eşim buradan iki bira alıp yanıma geldi. Ardından iki tane daha. Ardından da bir şişe kırmızı şarap. Başım dönmeye başlamıştı. Belli ki sarhoştuk. Ortak kullanımlı kamp tuvaletine gideceğimi söyleyerek ayrıldım eşimin yanından. Hayli sarhoş olmuştum. Tuvalete vardığımda arka taraflardan birinin ağladığını duydum. Biraz merakımdan ve biraz da alkolün verdiği cesaretle sesin geldiği tarafa doğru yürümeye başladım. Karanlıkta bir adam, bir ağaç kütüğünün üzerine oturmuş ağlıyordu. Kararsız kaldım; yanına gitmeli miydim yoksa oradan hemen ayrılmalı mıydım? Ben bunları düşünürken adam beni fark etti ve başını kaldırarak ”Rahatsız ettiysem özür dilerim” dedi. 1.70 boylarında esmer, zayıf ve oldukça çirkin bu adamın hikayesini merak etmiş olsam da oradan ayrılmak zorundaydım. Tuvalet ihtiyacımı giderdikten sonra ateşin yanına geri döndüm. Yarım saat geçmeden kalktık ve yalpalayarak çadırımızın yolunu tuttuk.

Aklımda bu gece için çok ateşli fikirler vardı. Belki eşim yitirmiş olduğu heyecanını burada az da olsa yakalayabilir diye düşünmüştüm. Ama alkolün verdiği rahatlamayla uyumayı tercih etti. Beni uyku tutmuyordu. Aklıma tuvaletin arkasında ağlayan adam geldi birden. Sarhoşken ben çok duygusal olurum.. Usulca çadırdan ayrıldım ve onu gördüğüm yere doğru yürümeye başladım. Ortalıkta çok fazla insan kalmamıştı. Oraya vardığımda onu bulamadım. Çoktan gitmişti. Sahile doğru döndüm ve içime biraz deniz kokusu doldurmak için derin nefesler aldım. Terliklerimi çıkardım ve kumda çıplak ayakla biraz yürüdüm. Dolunay vardı o gece. Az ileride kumsalda oturan biri ilişti gözüme. Bu oydu. Dedim ya hikayesini çok merak ediyordum. Öylesine dolaşıyormuş gibi yanından geçerken elinde şarap şişesi olduğunu gördüm.

Hiç belli etmeden yanından uzaklaşacaktım ki ”Sizi hatırladım. Beni ağlarken görmüştünüz 1 saat kadar önce” dedi. Gülümseyerek yanına oturdum. Havadan sudan konuşurken bir kadeh de bana doldurmuştu bile. Birlikte içiyorduk şimdi. 34 yaşında olduğunu söyledi. İsmi de Erdil. Benimle aynı yaştaydı. Hatta burçlarımız bile aynıydı. 12 gün arayla doğmuşuz. O Artvin’de bense İzmir’de. Bana hikayesini anlattı. Çok sevdiği bir kadın tarafından 1 hafta önce terk edilmiş. Sebepsiz yere bırakıp gitmiş kadın. Kendimi ona yakın hissettim nedense. Kuma uzandım istemsizce. Oldukça sarhoştum, hatırlıyorum. O da yanıma uzandı ama armızda en az 1 metre vardı. Alkol beni iyice duygusallaştırmıştı ve onun haliyle dertlenir bulmuştum kendimi. Sonra yan döndü eliyle başına destek yaparak beni izlemeye başladı. Ateşle barut olduğumuzun farkındaydım ve bu sohbeti mümkün olduğunca kısa tutmalıydım.

Evli bir kadın olmasam onu cesaretlendirebilirdim belki de. Birden yaklaştı ve beni öptü. Neden karşı koymadım bilmiyorum ama ateşli bir hal alsaydı dudakları çığlığı basardım. Çok masum, çocukça ve küçük bir öpücüktü. Toparlandım, kötü bir tepki vermeden yanından ayrıldım. Sabah uyandığımda onu görmek için dışarı çıktım anlayamadığım bir nedenle. İnanın benim için hiç ama hiçbir şey ifade etmiyordu bu adam. Uzaktan belirdi birden. Belli ki o da beni arıyormuş, yanıma geldi koşarak. Çocukça bir coşku vardı gözlerinde. ”Çadırlarımız ne kadar da yakınmış” dedi. Şaşırmıştım. Kendisininkini gösterdi ve gerçekten aramızda sadece 10-15 metre olduğunu gördüm. Eşim uyanana kadar sohbet ettik. Tehlikeli bir şekilde yakınlaşıyorduk. Bende çocukluğunu bulduğunu ve beni yıllardır tanıyor gibi hissettiğini söylemişti. Benimle yaptığı sohbetlerin iç dünyasına yaptığı yolculuklar olduğunu düşünüyordu. Kimsesiz, kırılgan ve basitti cümleleri. Ama bir o kadar da kafa karıştırıcı. Kampı beğenmemiş olmama rağmen kalmak için ısrar ettim eşime. Nedenini anlamışsınızdır. Güzel bir adam değildi. Çekici veya kendine has hiç değil. Farklı da değildi. Peki ne vardı bu adamda? Acıma hissi beni ona yakınlaştırıyordu. Yardım etmek istiyordum. Ruhunun bulanık dehlizlerinde yolunu kaybetmişti adeta. Kendini bulma arayışında yanında olmak hoşuma gidiyordu. Cinsel bir çekim de asla söz konusu değildi. Ama duygusal olarak yakınlaşıyorduk her geçen gün. Orada kaldığımız günler boyunca her gün, ama her gün uzun uzun sohbet etme şansımız oluyordu.

Eşim sürekli istirahatte olduğundan sabahları ve geceleri geç saatlere kadar konuşabiliyorduk. Aşklarımızdan, arzularımızdan, hedeflerimizden, geçmişten ve gelecekten bahsediyorduk. Bana ruh ikizi olduğumu söylüyordu. Bense ona, yalın hislerle sadece acıyordum. Yine bir gece, kaçamak buluşmalarımızdan birinde bana aşık olduğunu itiraf etti. Kendini benden alamıyor ve evlerimize döneceğimiz günün gelmesinden korkuyordu. O gece ilk kez sarıldık birbirimize. Ağlıyordu. Bense onu teselli etmeye çalışıyordum. Sonra bir eliyle göğüslerime dokunmak istedi. Kendimi geri çektim ama o devam etti. Acıma hissi o kadar yoğundu ki kocama sadık bir kadın olmama rağmen karşı koyamıyordum. Elini tişörtümün altına soktu ve şimdi çıplak tenime dokunuyordu. Öylece kalakalmış, ses çıkaramaz bir hale gelmiştim. Evet eşimle artık cinsel anlamda çok fazla şey yaşamıyorduk ama bu onu aldatmamı gerektirmiyordu. Yalvaran gözlerle bana bakıyor ve ellerini tenimde gezdiriyordu. Tahrik olmamıştım, istekli de değildim ona karşı ama kalbinin daha fazla kırılmasını da istemiyordum. Beni kumların üzerine yatırdı ve o gece sahilde onun oldum. Bundan çok fazla anlam çıkarmaması için tanrıya yalvarıyordum. Beni çadırına doğru götürürken eşimin içerisinde uyuduğu kendi çadırımızın önünden geçtik. Pişmanlık ve kaygıyla isteksiz adımlar atıyordum. Bitmek bilmeyen bir iştahla çadırında benimle saatlerce sevişti. Durmak bilmiyordu. İçim kupkuru kalıyor, o diliyle beni ıslatıyor ve yine bana sahip oluyordu. Bütün bunlar olurken ben hiç ses çıkarmadan hareketsiz bir şekilde sırtüstü yatıyordum. Beni farklı pozisyonlara sokuyor ve işine devam ediyordu. Bunun bir tecavüz olup olmadığına bile karar veremeyecek kadar karışmıştı aklım. Biran önce bitmesini istiyordum. “Ben artık gitmeliyim” dediğimde, yüzünü buruşturuyor, hayattaki şanssızlığından ve benim, onun karşısına çıkmış bir melek olduğumdan, insanların onu hep hakir gördüğünden ve yapayalnız bir çocukluk geçirdiğinden bahsediyordu tekrar tekrar. Belli ki yıllardan beri aradığı şefkati benim çıplak tenimden süzülen anaçlığımda bulmuştu. Tekrar sertleştiğinde benim fikrimi dahi almadan, üzerime çıkıyor, beni yeniden ıslatıyor ve içime giriyordu. Ona hizmet ediyordum alenen. Bir seks kölesi gibi. Tuhaftır ki gocunmuyordum ama neden hayır diyemediğimi de anlayamıyordum. Sabahın ilk ışıklarında uykuya daldı. Üzerini örttüm ve omzuna bir öpücük kondurarak çadırından ayrıldım. Dışarısı soğuktu ama ben temizlenmek için kimsenin olmadığı sahilden kendimi denizin sularına bıraktım. Ansızın gözlerimden yaşlar süzülmeye başladı. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. Gözyaşlarım denizin berrak sularında kayboluyordu. Kocamın yüzüne nasıl bakacağımı düşünüyor ve gerçekten kirlendiğimi hissediyordum.

O sabah kahvaltıda göz göze geldik. Gülümsedi. eşimle tabaklarımızı almış bir masaya oturmuştuk. Karşımızdaki masa boştu ama o oraya oturmak yerine sahile doğru yürüdü. O gece onu kumsalda başka bir kadınla gördüm. Ağlayarak ona bir şeyler anlatıyordu. Çok şaşkındım ama kızamıyordum ona. Beni avladığı silahı şimdi o kadına doğrultmuştu. Kadınların sahip olduğu merhamet duygusunu ve acıma hissini gözyaşlarıyla bezeyip nasıl da tuzağa düşürmüştü beni. Ona değil kendime kızıyordum. Vahşi bir hayatın figürleriydik hepimiz. O usta avcı, bense hayatı hiç tanımamış, savunmasız bir avdım.

ELİF HANIM’IN OLAĞANÜSTÜ MACERASI

BAZI KADINLAR ŞANSLIDIR

14 yıl önce bu hafta evlenmiştik. 21 Ağustos 2005. Evlendiğimizde ben 22 ve eşim de 27 yaşlarındaydık. Ankara, Kızılay’da aile arasında yapılan 200 kişilik bir düğünümüz olmuştu. Gerçek anlamda bir aşkla evlendik ve hala da deliler gibi seviyoruz birbirimizi. Eşimin yoğun toplantılarından dolayı evlilik yıldönümümüzü bu yıl birkaç gün gecikmeli kutlayacaktık. Mutlu evliliğimizden doğan tek kızımızı ve bizimle yaşayan annemi evde bırakmıştık. Güzel bir hafta sonu geçirmek için yaşadığımız il olan Ankara dışında lüks bir otelde 2 gecelik oda ayırtmıştık. Evliliğimiz boyunca çok fazla baş başa kaldığımızı söyleyemeyeceğim. Annem de bizimle yaşadığı için evimizde hep bir misafir hep bir curcuna. Ama ara sıra yaptığımız kaçamaklarımız çok romantik ve eğlenceli geçmiştir. Eşim her zaman önce benim mutluluğumu düşünür. Ben de onunkini. Birbirini seven, birbirinin isteklerine saygı duyan bir çift olduğumuz için her konuda uyumlu olmuşuzdur. Yatak odamız da çok renklidir ancak hayallerimi, fantezilerimi ve gerçekten arzu ettiğim şeyleri ona asla açmadım, açamadım.

Belki tepkisinden korktuğum için belki de onu sevmediğimi, artık beni heyecanlandırmadığını düşünmesin diye. Hep içimde gizli gizli yaşadım tüm bunları. Ama içimde kopan fırtınaları bir ben bir de Allah biliyor. Olur olmadık yerde aklıma gelen ve ıslanmama sebep olan tüm bu düşünceler beni korkutsa da aslında beni tahminlerinizin çok ötesinde mutlu ediyor. Muhafazakar bir çevreden geliyoruz ikimiz de. Hayallerimi makalemde anlatmama gerek yok ama emin olun benim yetiştiğim yerde bunları açığa vurmak hiç de hoş karşılanmaz. Kadın okuyucuların tamamının ‘’Ah aynı ben, benim de içimi eriten ama dışa vuramadığım hayallerim var’’ dediğini duyar gibiyim şimdi.

Bahsettiğim gibi muhafazakar bir ailede yetişmiş 4 çocuklu bir ailenin en küçük kızıyım. Tesettürlü, örf ve ananelerine bağlı bir kadınım ve 36 yaşında bir anneyim. İki yıllık bir üniversite hayatından sonra evlendim. Eskiden ilişki esnasında aklıma gelen ve beni müthiş heyecanlandıran şeyleri baskılar ve zihnimde yok ederdim. Ama sonra bunun kimseye haksızlık olmadığını ve sadece benim bildiğim şeyler olduğunu düşünmeye başladım ve hayallerimde de olsa bunları yaşamaya başladım. Genelde eşimle ilişkiye girerken kurduğum hayaller sonraları gündüz vakti evde yalnızken de aklımı başımdan almaya ve doğruca banyoya girmeme neden olmaya başladı. Hayallerim hep yabancı erkeklerle farklı, riskli mekanlarda geçiyordu. Tabi ki asla cesaret edemeyeceğim şeylerdi ama bana çok büyük zevk veriyordu bunlar. Kendimle oynamaya başlıyordum hemen ve defalarca, üst üste boşalıyordum bu hayallerle. Bazen bir mağazanın soyunma kabini, bazen de bir benzin istasyonunun erkekler tuvaletinde buluyordum kendimi. Bazen hayallerimdeki erkekleri ben baştan çıkarıyordum bazen de onlar bana zorla sahip oluyorlardı. Ama tüm hayallerimin ortak noktası benim edilgen bir rolde olmamdı. Kullanılmaktan, bazen aşağılanmaktan, bir yabancıya zevk vermekten ve isteksizce birilerinin bana sahip olması fikrinden çok zevk alıyordum. Belki eşime bahsetmeliydim hayallerimden ama buna asla cesaret edemezdim. Düşünsenize, eşinize ‘’Hayatım bu gece sen içimdeyken ben 3 erkeğin bana saatlerce sahip olduğunu hayal ettim’’ diyorsunuz. ‘’Asla’’ dediğinizi duyar gibiyim. Evet bunu ben de kesinlikle yapamadım. Ama bu masum oyunu yıllarca devam ettirdim.

Yıl dönümümüzü kutlamak üzere evden çıkmaya hazırlanıyorduk. O akşam üzerime tek parça dar bir elbise giymiştim. Belden oturtmalı, saten ve etekleri bol. Rüzgarda savrulması çok hoşuma giderdi o elbisenin. Kalçalarımı ve göğüslerimi bütün güzelliğiyle ortaya koyuyordu üstelik. Bel kısmı dar siyah bir elbise. Yine her zamanki gibi ten rengi kilotlu çorap giymiştim üşümemek için ama bu sefer sokakta daha seksi görünmek için topuklu bir ayakkabı vardı ince ayaklarımda. Başımda da kareli, kahverenginin tonlarında bir eşarp. Çok şık olmuştum. Eşimin aklını başından almaya kararlıydım. Hafif bir makyaj yapmayı da ihmal etmemiştim. Oldukça da heyecanlıydım bu gece bana yaşatacaklarının hayaliyle. Eşim siyah bir kot, beyaz gömlek ve kırmızı montunu giymişti. Malum erkekler pek beceremez özel günlerde farklı giyinmeyi. Saat 21.00 gibi yola koyulduk. Dışarda güzel bir yemek yedik. Hava soğuktu aylardan Mart. Güle oynaya, şakalar ve kahkahalarla yola devam ettik sonrasında. Karabük üzerinden Safranbolu’ya gidecektik. Yolumuz uzundu.

Kilometreler birbirini kovalıyordu ki saat 23.00 sıralarında arabamızın sol ön tarafından tuhaf bir ses duyduk. Bir süre devam ettik ama ses çoğalınca bu ıssız ve karanlık yolda gördüğümüz ilk benzin istasyonunda durduk. Sadece 2 benzin pompası ve küçük bir dükkan olan karanlık ve bomboş bir istasyondu. Eşim arabadan inerken ben de tuvalet ihtiyacımı gidermem gerektiğini hatırladım. Arabamızın sol ön tekerleğinin inmiş olduğunu gördük. Eşim derin bir ‘’Offf’’ çekti ve ben de istasyonun arkasındaki küçük dükkana doğru yürümeye başladım. İçeri girdiğimde yaşlı bir çift ‘’Hoş Geldiniz’’ diye karşıladılar beni gülerek. Lavaboyu sordum ve çok da temiz olmayan tuvalette ihtiyacımı giderdim.

Çıktığımda eşim bu sevimli çiftle konuşuyordu. Arabada yedek lastik olmadığını anlatıyor ve en yakın lastik tamircisinin nerede olduğunu soruyordu. Adam 55 kilometre ileride bir istasyon daha olduğunu ve orada aradığımızı bulacağımızı söylüyordu. Ama oraya nasıl gidecektik? Uzaktan onları izlerken eşimin kaygılı ve üzgün olduğunu hissettim. Birkaç dakika telefonuna baktı. ‘’Nerede bu kurtarıcı şirketinin telefonu? İnternet çekmiyor mu burda?’’ diye mırıldanırken istasyona bir kamyon yanaştı. Bizim gideceğimiz yöne doğru gidiyordu. Eşim hemen dışarı çıktı ve şoförle bir şeyler konuşmaya başladı. İçeri geldi ardından ve ‘’Şimdi tekerleği sökeceğim ve tamir ettirip geri geleceğim’’ dedi. Oradan geriye taksi tutacakmış. Benim de benzin istasyonunda kalmamı istedi. ‘’Hem arabaya göz kulak olursun hem de canın sıkılmaz. Teyze ve amcayla sohbet edersin’’ dedi. Orada bir kadının da olması onu rahatlatmıştı. Bu teklifini kabul ettim. 1 saate kadar dönecekti ne de olsa. Lastiği söküp kamyona yüklediler ve yola koyuldular. Bir saate yakın havadan sudan konuştuktan sonra yaşlı çift istasyonu kapatacaklarını söylediler. Küçük bir şok geçirmiştim. Bu ihtimali eşim de ben de düşünememiştik. Endişelenmiştim ama yapacak bir şey yoktu. Arabada oturup eşimin gelmesini bekleyecektim. Ama o da şimdiden gecikmişti. Saat 00.30’u gösteriyordu.

Dükkanı kapatıp veda ettiler. Eski bir arabaya binerek gözden kayboldu yaşlı karı koca. Giderken evlerinin 15 dakikalık yolda olduğunu söyleyerek beni de davet ettiler ama ben ‘’eşim birazdan gelir ‘’ diyerek bu kibar tekliflerini geri çevirdim. Hemen eşimi aramak için telefona sarıldım. Uzun uzun çaldıktan sonra açtı ve tamircinin kapalı olduğunu, benzin istasyonunun da adama telefonla ulaşmaya çalıştığını söyledi. Birkaç saat sürebilir dedi. Epey uzayacaktı işi anlaşılan. Orada yalnız kaldığımı anlatmadım endişelenmesin diye. Küçük benzin istasyonuna bağlanan yolun hemen kenarında duran arabamıza doğru yöneldim. Amacım motoru çalıştırıp biraz ısınmaktı. Ancak fark ettim ki eşimden arabanın anahtarlarını almamıştım. Her şey üst üste geliyordu. O an gerçekten korktuğumu hissettim. Bunları gerçekten yaşıyor muydum? Kendimden çok eşime kızmıştım anahtarları bırakmadı diye ama nereden bilebilirdi tesisin kapanacağını? Yaşlı çiftin gittiği yöne doğru baktım evleri görünüyor mu diye ama zifiri karanlıktan başka bir şey bulamadım. Topuklu ayakkabılarla bu taşlı yollarda yürümek gerçekten zordu. Sadece uzaklarda öten baykuşların, havlayan köpeklerin ve rüzgarın sesi eşlik ediyordu bana. Titremeye başlamıştım, hava gerçekten soğuktu. Hemen eşimi aradım ve durumu anlattım. Çok endişelendi. Başımın çaresine bakabileceğimi ve bir şekilde yanına geleceğimi söyledim.

Çaresizlik içinde küçük dükkanın kenarında rüzgar almayan bir yere sığındım. Pardesüm de arabada kaldığı için soğuğu daha fazla hissediyor ve titriyordum. Isınmak için küçük adımlarla yürümeye başladım ama elbisemin altından giren soğuk rüzgar kilotlu çorabıma rağmen vücut ısımı düşürüyordu. Elbette donacak halim yoktu orada ama soğuktan ciddi bir şekilde hastalanabilirdim. Az önce uzaklardan gelen köpek havlamaları da şimdi daha yakındı. Beni asıl korkutan buydu. Harika bir hafta sonu hayal etmiştik ama şimdi nerede olduğumu bile bilmeden rüzgarın ve korkunun etkisiyle tir tir titriyordum. Yarım saat kadar öylece bekledikten sonra uzaktan bir arabanın farlarını gördüm. İstasyona doğru ilerliyordu. Yola çıkıp beni 55 kilometre ilerideki tesise götürmelerini isteyebilirdim ama korktum. Öylece geçip gitti araba.

Birkaç dakika sonra aynı arabanın geri döndüğünü gördüm. Belli ki beni fark etmişlerdi. Korkudan olduğum yere sinmiş bekliyordum ki yanıma yanaştı. Sağ ön camı aralandı ve otuzlu yaşlarda bir adam gecenin bu saatinde buraların güvenli olmadığını ve yardım etmek istediklerini söyledi. Cevap bile veremedim. Sonra sağ arka cam da aralandı ve yine aynı yaşlarda biri ‘’Belli ki yolda kalmışsınız. Korkmanıza gerek yok. Sizi ilerideki tesise bırakalım. Burası gerçekten çok ıssız ve tehlikeli sizin gibi bir bayan için’’ dedi. Kibarca yapılan bu teklifle biraz yenmiştim korkumu. Üstelik eşimin beklediği tesise doğru gidiyorlardı ve ben soğuktan ve korkudan bayılmak üzereydim. Arabaya binmeden, camdan olanları anlattım cesaretimi toplayıp. Heyecandan konuşurken yutkunuyordum. Ama çaresizdim. Arabada 4 kişiydiler. Arkadaki adam indi ve beni içeri buyur etti eliyle işaret ederek. Küçük ve dar bir arabaydı. Sanırım WV Polo’ydu markası. Ankara plakalı olduğu için güvenebileceğimi düşündüm. Ürkek ve çekingen hislerle bindim arabaya. Adam kapıyı kapattı ve diğer taraftan geri bindi. Yola koyulduk ve birkaç dakika hiçbir şey sormadılar. Sadece korkmamam gerektiğini söyledi yanımda oturan kişi. Gerçekten rahatlatmıştı bu sessizlik beni. Hiç konuşmadan beni eşimin yanına bırakacaklardı. Ortada oturan adama değmemek için kapıya yapışmıştım adeta. Kol çantamdan cep telefonumu çıkardım ve eşimi aradım. Bir araç bulduğumu ve ona doğru geldiğimi söyledim. Aracı kullanan hangi tür müzik sevdiğimi sordu. Bense kayıtsız bir şekilde ‘’Fark etmez’’ diye yanıtladım. Ses tonumdan onlara çok fazla konuşmak istemediğim mesajını vermek istemiştim. Ama dördü de çeşitli bahanelerle sohbet etmeye çalışıyorlardı. Komik ve eğlenceli insanlar oldukları belliydi. Ara sıra cevap veriyordum elbette ama sadece bir veya iki kelime ile. Hatta yaptıkları bir espriye çok gülesim gelmesine rağmen onları cesaretlendirmek istemediğimden kendimi engellemiştim gülmemek için.

Birden yanımda oturan adamla kalçalarımızın birbirine değdiğini fark ettim ve kendimi kapıya iyice yapıştırdım. Ama adam biraz daha yayılarak yine bana değmeye başladı birkaç dakika sonra. Kötü niyetli olmadığını düşünerek kendimi rahatlatmaya çalışıyordum. Ama saten kumaşlı elbisemin altında kilotlu çorap ve tangamın haricinde bir şey olmadığından tenimin yumuşaklığını hissetmesini de istemiyordum. İçimdeki korkuyu yenmiştim ama yeniden bir heyecan dalgası sarmıştı tüm bedenimi. Fakat bu farklıydı. Kelimelerle anlatılmayacak bir his. Daha önce hiç hissetmediğim bir duygu ve heyecan karmaşası. Arabayı kullanan adam sigara içmek için izin isteyecek kadar kibardı. Bir sigara yaktı ve camını araladı. Arabanın içi buz gibi olmuştu. En azından pardesümü alsaydım diye düşündüm. Hem bu sıkışık oturma düzeninde kalın bir giysiyle daha rahat ederdim yanımdaki adamla birbirimize temas ediyorken. Üstelik artık daha fazla noktamız değiyordu adamla. Bacaklarını da bacaklarıma yapışmıştı ama benim kaçacak yerim kalmamıştı. Neden sonra çalan müzikle adam bana dokunan bacağıyla ritim tutmaya başladı. Bu beni saçma bir şekilde heyecanlandırmıştı. Hislerime anlam veremiyorum. Adamın niyetini anlayamıyordum. Yağmur başlamış ve araba yavaşlamıştı. Silecekler hızla çalışıyor ve şoför yolu görmekte zorlanıyordu. Karanlık, sisli ve göz gözü görmüyordu dışarıda. Yanımdaki adam doğruldu yavaşça ve elini aşağıya, pantalonuna doğru götürdü. Belli etmeden baktım ve önündeki kabarıklığı düzelttiğini gördüm. Belli ki ereksiyon olmuştu. Ne cüretle diye düşündüm ve çok sinirlendim. Yeniden bir korku sarmıştı içimi. Artık adamın neden bana temas ettiğini ve neden müziğin ritmiyle bacağını oynattığını anlıyordum ama bir şey diyecek cesaretim yoktu. Bir şekilde bu yolun tamamlanması ve bir an önce eşimin yanına varmak için dua etmekten başka ne yapabilirdim ki? Hemen kafamı çevirdim ve dışarı bakmaya devam ettim. Bir yandan da anlaması için yavaşça kendimi kapıya doğru bastırdım yine ama anlamak şöyle dursun, daha da sokuldu bana. Bacaklarını iyiden iyiye açtı ve göz göre göre fermuarını aralayarak penisini dışarı çıkardı. Bunu görmüyordum ama hareketlerinden hissediyordum. Bakmamak için kendimi zor tutuyordum. Yanlış anlamış ve onu boş yere suçluyor olmak için dualar ediyordum.

Adamın sağ eliyle kendisiyle oynadığını, bana dokunan kolunun hareketlerinden hissediyordum. Cesaretimi toplayıp göz ucuyla baktığımda haklı olduğumu anladım. Aman Allahım adam baya baya mastürbasyon yapıyordu arabanın içinde. Üstelik bunu benim yanımda ve bana temas ederek devam ettiriyordu. O arabadan hemen inmek istiyordum ama nasıl ve nerede? Dışarıda zifiri karanlık vardı ve sicim gibi yağmur yağıyordu. Elbette adamlar tecavüzcü değillerdi. Öyle olsaydı şimdiye kadar bunu belli ederlerdi. Ama bu yaptığı neydi. Sol kapının yanında oturan adamdan da mı çekinmiyordu görecek diye? Bahsettiğim anlamsız heyecan yerini tuhaf bir meraka bıraktı aniden. Çok saçma ama görmek istiyordum. Nasıl olduğunu, şeklini, kalınlığını ve eliyle nasıl okşadığını görmek istiyordum. Ellerimi nereye koyacağımı şaşırmıştım ve soğuk terler döküyordum. Diğerlerinin görmesinden de korkuyordum. Rezil olmaktan, utanç duymaktan korkuyordum. Gördüğümü anlayacaklardır diye endişe ediyordum. O an beni çok ama çok korkutan bir şey oldu. Adam usulca bacağımın üzerinde duran elimi tuttu ve ben bu şaşkınlıkla olduğum yerde zıpladım.

Elimi tuttu ve kendine doğru çekmeye başladı. Ben karşı koyuyordum ama heyecandan nefesim kesilmişti. İstemekle istememek arasında hiç bu kadar büyük bir uçurum yaşadığımı hatırlamıyorum. Elimi kibarca kendine çekiyor ve ben haykırarak azarlamak yerine sadece direniyordum. Çaresizdim. Kalbimin bacak aramda attığını hissediyordum. Islanmaya başlamıştım. Kendimi tarif edilemez bir ikilemin tam ortasında bulmuştum. Kalbim yerinden çıkacak gibi atıyor ve bu da beni tarif edemeyeceğim kadar fazla heyecanlandırıyordu. Karşı koymayı bıraktım. O anki cesaretime şu an hala şaşırıyorum. Arabanın içi karanlık ve muhtemelen şoför hariç diğer iki kişi de uyuyordu. O da zaten bu kötü hava şartlarında kendini tamamen yola vermişti. Elimi kibarca kaldırdı ve penisinin üzerine koydu. Buradan sonrasını bana bırakıyordu anlaşılan. O benden birşeyler bekliyor, ben kendime hayret ederek öfke ve heyecanla karışık bu saçmalığın devam etmesini istiyordum. Çok büyük bir utanç içerisinde adamın penisini kavradım. Kalın, çok uzun olmayan ve ateş gibi yanan bir penis şu an sol avucumun içinde titriyordu. İnanmayacaksınız ama adamın kalp atışlarını avucumun içinde hissedebiliyordum. Bu yaptığımın yanlış olduğu konusunda hiçbir şüphem yoktu.

Ama garip bir şekilde beni tetiklemiş ve gizliliğinden kaygı duymadığım bu eylem beni biraz cesaretlendirmişti. Daha önce eşinden başkasına dokunmamış bir kadın olarak durumun bende nasıl bir etki yarattığını anladığınızı düşünüyorum. Elimde yabancı, adını bile bilmediğim bir erkeğin penisi, heyecandan tir tir titreyen bir kadın ve bir erkek vardı o an kainatta bir yerlerde. Kaçamak bir bakışla yüzünü süzmek istedim. Başını arkaya dayamış gülerek bana bakıyordu. Kulaklarını ve alnını kapatan kumral saçlarıyla oldukça çekici gelmişti ruhuma. Çok istekli olduğumu düşünmesini istemediğimdendir, gülümsemedim. Avucumu hafifçe sıkıp bırakarak daha çok hissetmeye çalıştım onu. Sonra yukarı aşağı hareketlerle yarım bıraktığı mastürbasyonuna devam ettim. Sağ elini kalçalarımızın arasına koydu ve elinin üstüyle saten kumaşın üzerinden tenimin sıcaklığını hissetmeye çalışıyordu. Ben hareketlerimi hızlandırdım. Daha çok zevk almasını ve bir an önce boşalmasını arzu ediyordum. Diğerleri görmeden boşalmasını ve bu işin bitmesini istiyordum.

Hareketlerimi hızlandırarak devam ettim yaptığım işe. Bacaklarımın arası ateş gibi yanıyor, hiç ıslanmadığım kadar ıslandığımı hissediyordum. Avuçlarımda kıvranan adama belli etmeden diğer elimi elbisemin altından kadınlığıma götürdüm. Ben de kendimi okşuyor ve çığlık atmadan nasıl boşalabileceğimi düşünüyordum. Gözlerimi kapamış aldığım zevki sessiz bir şekilde yaşamak için çabalıyordum. Kilotlu çorabım vajinamdan süzülen sıvıyla sırılsıklam olmuştu. Kendimi sona ulaştırmak için ateş gibi yanan dişiliğimi okşuyordum. Avuçlarımın içindeki kalın penis birkaç dakika geçmeden tüm menisini dışarı boşaltmıştı ve elim adamın sıcacık menisiyle kaplanmıştı.

Meniye bulanmış elimi hafifçe çekmeye çalıştığım sırada duyduğum sesle irkildim. Dünyam başıma yıkıldı. Oracıkta ruhumu teslim edebilirdim. Boşalttığım adamın solunda oturan arkadaşı ” Peçete vereyim mi size? Amma boşaldın ha. Sen hepimizden hızlı çıktın be Arif ! ” diye seslendi. Ağlamak istiyordum. Kendimi araçtan atmak, yok olmak istiyordum. O an hiç ama hiç doğmamış olmayı dileyecek kadar büyük bir utanç duymuştum. Gerçekten yakalanmıştık. Sonra her kafadan bir ses, herkesten bir kahkaha duyulmaya başladı. Biri Arif’i pohpohlarken, diğeri beni teselli ediyor utanmamam gerektiğini söylüyordu. Biri ”Sizi kumrular, ne ara sevgili oldunuz” derken diğeri ”Ben de isterim” anlamında Arif’i kıskandığını ifade ediyordu. Bense ne yapacağını bilemez bir halde gözlerimden süzülen yaşları kuru kalan elimle silmeye çalışıyordum. Yalvarmaya başladım ”Lütfen indirin beni, inmek istiyorum” diye haykırıyor, bir yandan da hıçkırıklarla ağlıyordum. Birden bir sessizlik oldu. Kötü insanlar olmadıklarını, bana zarar vermeyeceklerini ve beni gitmek istediğim yere bırakacaklarını anlattılar. Kibar ve sakin bir sesle, uygun kelimelerle beni araçta kalmaya ikna ettiler. Onlara en başından beri güveniyordum. Sorun yaşadığım utançtı. Arabayı kullanan adam şöyle dedi sonrasında ”Bakın, burada, bu arabadan inmeden harika şeyler yaşayabiliriz.Malum siz de doymadınız henüz hanımefendi. Sizi asla hiçbir şey için zorlamayacağız. Söz veriyoruz, hiç konuşmayacağız sizin gibi asil bir hanımefendiyi utandırmamak için”. Hiç ses çıkarmadım. Bu kabul ettiğim anlamında değil, şaşkınlığımdan kaynaklanan bir suskunluktu. Derken az önce boşalttığım adamla yanındaki hızlıca yer değiştirdiler. Ne olduğunu anlayamadan adamın ellerini göğüslerimde hissettim. direnecek gücüm yoktu zaten. Bir zarar görmeyecektim buna ikna olmuştum. Üstelik dişiliğim hala ateş gibi yanıyordu. Doymamıştım… Ve doyabilecek gibi de hissetmiyordum… Çok utanıyordum kendimden.

Çok sert ama kibar bir baskı hissediyordum göğüslerimde. Avuçları aceleci ama sakin bir hırsla okşuyordu zevkten sızlayan utangaç göğüslerimi. Onlara eşimden başkası bırakın okşamayı dokunmamıştı bile. Beni öpmek için yeltendi. Yüzünü yüzüme yaklaştırdı ama ben “hayır” der gibi dudaklarımı kaçırdım. Ben öylece duruyordum adam göğüslerimi okşarken. Benim kadar zevk alıyordu ve en az benim kadar heyecanlıydı bu genç adam. Araç yavaşça yolunda ilerliyordu. Sağanak yağmur arabayı dövüyor, kulaklarımda asfaltın uğultusu vardı ve ben nereye gittiğimden habersiz kendimi onlara bırakmıştım. Bir kez daha dudaklarıma yaklaştırdı dudaklarını. Bu kez onu kırmamak için başımı çevirmedim ve gözlerimi kapattım. Önce yumuşak birkaç öpücük hissettim. Sonra daha ateşli bir çift dudak. Karşılık vermiyordum ama çok hoşuma gidiyordu. Dudakları gerçekten serin ve maharetliydi. Dilini kullanmaya başlaması aklımı başımdan almaya yetti. Ben de ürkek ve sığ öpücüklerle karşılık vermeye başladım. Dudaklarımız birbirini tanırken diğerlerinin de bizi izlediklerini hissediyordum. Artık utanmıyordum ve tam tersi içimdeki patlamaya hazır volkanı zor dizginliyordum. Kocamın namusuydum birkaç saat önce ama şimdi bu adamların elinde bir fahişe gibi hissediyordum. Bunun bana bu denli zevk vereceğini, böyle bir durumdan bu kadar hoşnut olacağımı tahmin bile edemezdim. Belki hayallerimin arasında bu da vardı ama, bu hayalimi gerçeğe dönüştürebileceğimi hiç ama hiç ummazdım. Böyle bir fırsat doğmasını beklediğim gerçeği apaçık ortadaydı. Edepsiz bir kadın oluvermiştim.

Hayatımda hiç bu kadar ateşli öpüşmemiştim. Bir eliyle göğüslerimi okşarken diğer eliyle de elimi tutuyor ve penisine doğru çekiyordu. Ben yine kolay kadın olmamak adına direndim ama onun penisini de biran önce hissetmek için yanıp tutuşuyordum. Elimi pantolonunun üzerindeki iri kabarıklığa koydu. Şimdi bir eliyle başımı dudaklarına doğru bastırmaya başladı. Ben de daha fazla nazlanmanın anlamsız olduğunu düşünerek pantolonunun düğmelerini açmaya başladım. Bel ve kalça hareketleriyle bana yardımcı oluyordu. Bir, iki, üç, dört ve tüm düğmelerini açmıştım. Altında kilot yoktu ve ben penisine dokunabiliyordum şimdi. Kalçalarını havaya kaldırarak sıyırdı giysisini aşağıya. Bunu bir eli göğüslerimdeyken diğer eliyle yaptı. Belli ki her anın tadını bana dokunarak çıkarmak istiyordu. Evet söz verdikleri gibi, hiç biri tek kelime dahi etmiyorlardı. Zaten bu beni fazlasıyla utandırırdı. Şimdi elimde büyük, kalın bir penis vardı. Kendisini, diğer arkadaşına yaptığım gibi elimle çabucak boşaltmak için yukarı aşağı hareketlerle okşamaya başladım. Bunu da diğer adamınki gibi eşimin penisiyle kıyasladım. Gerçekten iriydi ve kor gibi yanıyordu. Elimle hissettiğim kadarıyla penisinin baş kısmı da oldukça büyüktü. Ben elimle çabalarken dudaklarını dudaklarımdan ayırdı ve başımı kibarca aşağıya doğru eğmeye çalıştı. Şok olmuştum çünkü bu hesapta yoktu. Bunu yapabileceğimi sanmıyordum. Gözlerine “Lütfen, bunu yapamam” der gibi baktım. Eşime bile çok nadir yaptığım bir şeydi bu. Başka bir adamın penisini nasıl ağzıma alabilirim aklıma sığmıyordu. Ama karar vermek zorundaydım ve bu gecenin neler doğuracağını da çok merak ediyordum. Nazlandığımı düşünüyordu ama ben gerçekten o kısa süze içerisinde bir karar vermeye zorluyordum kendimi. Başımı öne, penisine doğru bastırdıkça karşı koyma gücüm tükeniyordu. İstiyordum ama yapamazdım bunu. Daha fazla direnemedim. Kendimi ona bıraktım ama hala isteksiz görünmek zorunda hissettiğimden buna kolaylaştırmadan, biraz daha çaba göstererek ulaşmasını sağlıyordum. Ama artık avucumdaki penis dudaklarımdan sadece bir karış uzaklıktaydı. Bastırmayı bırakmış elini öylece eşarbımın üzerinde tutuyordu. Ama doğrulmaya çalışırsam buna müsade etmeyeceği de aşikardı. Öylece kalakalmıştım. Dilimde bırakacağı tadı gerçekten çok merak ediyordum. Arabanın içerisinde herkes nefesini tutmuş bekliyordu.

Arabaya bineli henüz 20 dakika dahi olmamıştı ama ben bir yabancıyı elimle boşaltmış, bir diğerini de ağzımla doyuma ulaştırmak üzereydim. Üstelik kocamdan başka erkek eli değmemiş bedenim, yabancı erkeklerin dokunuşlarıyla tanışmıştı bu gece bu kısa süre içerisinde. Artık kasıklarındaki testesteronun kokusunu alabilecek kadar yakındım ona. Dudaklarımı hafifçe araladım ve dilimi penisinin ucuna değdirdim. Bir miktar sıvı dışarı taşmıştı ondan. Tuzlu ve kaygan. Daha önce hiç tatmadığım bu sıvının dilimde bıraktığı kadınsı etki tüm bedenimi sarmıştı. Buna nasıl da aç olduğumu hissettiriyordu bana bu adamın kasıklarından aldığım koku. Başım dönüyor, ara ara bayılacak gibi oluyordum. İri başını dudaklarımın arasına aldım ve emmeye başladım. Belli belirsiz bir “ohh” sesi duydum genç adamın ağzından. Dudaklarımın arasındaki penisi daha güçlü emmeye başladım. O da bel hareketleriyle bize yön veriyordu. Ağzımın içinde, daha derine ilerlemesine müsade ediyordum. Dilimle acemi daireler çiziyor, emiyor, yalıyor ve yutkunuyordum. Hareketlerim hızlanmış, dudaklarım ve ona eşlik eden ince parmaklarım bir vajina gibi uyumla zevk veriyordu bu yabancıya. Başımı daha derine bastırıyor, dudaklarımın arasından taşan tükrük sesleri yağmurun ve asfaltın sesini bastırıyordu. Dudaklarım ve elimle verdiğim zevkten iyice kendinden geçmiş olan genç adamın elleri kalçalarıma ulaşmaya çalışıyor ama ahengi bozmamak için duruşumuzu bozmak istemiyordu. Benim aklımdan türlü senaryolar geçiyor, vajinamdan akan sıvıların elbisemi bile aşarak koltuğu ıslatmaya başladığını hissediyordum. Bacaklarımı oynatarak vajinama baskı yapıyor ve müthiş bir zevk alıyordum. Boşta kalan elimi bacaklarımın arasına götürüp kendimi okşayabilirdim ama daha fazla edepsiz bir kadın gibi görünmek istemiyordum. Sanki altıma dolu dolu işemiş gibiydim. Elini oraya götürebilseydi, benim de ne kadar zevk aldığımı anlayabilirdi. İşte ben de tam olarak bundan korkuyordum. Daha sonrasını merak eder bir şekilde hızlı hareketlerle adamı sona ulaştırmaya çalışırken büyük bir orgazm yaşadım. Çok büyük bir orgazm. Vajinamdan ilk kez bu denli yoğun bir sıvı akışı hissettim o an. İçimden dışarıya doğru yoğun bir sıvı akışı. Yaşadığım tarifsiz zevkin etkisiyle adamın penisini ısırdım ve öylece ağzımın içinde kala kaldım. Aynı anda ağzımdaki penisin sızladığını, titrediğini ve hareket ettiğini fark ettim. Boşalacağını anlamıştım. Bu kadar erken gelmesinin nedeni ancak hissettiği çok yüksek heyecan duygusu olabilirdi. Hemen ağzımdan çıkardım iri penisi ama ilk damla büyük bir basınçla fışkırarak tüm ağzımı kaplamıştı. Aynı anda boşalmıştık bu yabancıyla. Aynı anda orgazma ulaşmıştık. Erkek menisinin tadını ilk kez alıyordum. Eşimi bu denli seviyor olmama rağmen ağzıma boşalmasına asla müsade etmemiştim. Bu adam benim ilkim olmuştu ne tuhaf. Ağzımın içine ilk boşalanın kocam değil de yabancı bir erkeğin olacağına asla inanmazdım.

Daha sonra fışkıranlar sağa sola saçılmasın diye adam eliyle engel olmaya çalışıyor, bense elbisemin üzerine gelmemesi için uğraşıyordum. Boşalırken sessizliğini bozdu ve çok daha derin bir tonda inlemeye başladı. Yüzünde tatlı bir tebessüm belirmişti. O sıra telefonum çaldı arayan eşimdi. Beni merak ettiğini söyledi. ”İyiyim, endişelenme. Az kaldı” diyerek kapattım telefonu. Bu daracık, küçük arabanın içerisinde yaşananlar akıl almaz şeylerdi ve nasıl olduysa tüm bu yaşananların odağında başrolü oynuyordum. Doğruldum ve dudaklarımdan süzülen menileri sildim elimle. Tüm vücudumu yaşadığım orgazmın ateşi kaplamıştı. Hala çok utanıyor ve hiçbirinin yüzüne bakamıyordum. Sessizliğimiz devam ediyor ve ben başıma daha neler gelebilir diye düşünüyordum ki araba yavaşladı yolun kenarında durduk. Şoför arkaya döndü, az önce ağzımla boşalttığım adama “Celal geç direksiyona sen” dedi. Sadece bu kadar. Arif inip Celal’e yol verdi. Şoför benim olduğum kapıyı açtı ve ben onun oturması için ortaya doğru kaydım. Anladım ki beni kullanma sırası şofördeydi. Gülümsedi ve oturup kapıyı kapattı. Dikiz aynasından kendimi gördüm. Çok utanıyordum ama bir o kadar da istiyordum olacakları. Yanaklarım kızarmıştı. Dudaklarım da şişmişti nedense. Yana kaymış eşarbımı düzelttim çabucak. Araç yeniden hareket etti. Yağmur şiddetini arttırmıştı.

Şoför aceleci davranarak belimden tuttu ve beni kendine çekerek dudaklarıma yapıştı. Bu adam yaşça diğerlerinden daha büyüktü. Dillerimiz içeride birbiriyle dans ederken dudaklarımı emerek büyük bir şevkle öpüyordu. Elleri çok hızlı ve özensiz bir şekilde tüm vücudumu tanımaya çalışıyordu aceleyle. Kah göğüslerimde, kah kalçalarımda, kah bacaklarımdaydı dokunuşları. Hareketlerinin diğer ikisinden daha sert oluşu beni tedirgin etmişti. Aldığım hazza rağmen cinsel motivasyonumu yitirmek üzereydim ki beni sakin bir hamleyle, gülümseyerek diğer yanımda oturan Arif’in göğsüne sırtüstü yatırdı. Karşı koymadım. Daha önce anlattığım gibi, tuhaf bir şekilde, nedensizce güveniyordum bu adamlara. Ayak bileğimden tutarak sol bacağımı ön koltuğun üzerine oturttu. Elbisemi yukarı sıyırdı bacaklarımı okşayarak. Yarı yatar şekilde, bir bacağım havada, heyecan ve zevkten neredeyse bayılacak bir halde, öylece duruyordum şimdi. Koltuktan aşağı indi, başını bacaklarımın arasına soktu ve sırılsıklam, kor gibi yanan dişiliğimi emmeye, hafif hafif ısırmaya başladı. Bir elimi Arif’in saçlarında gezdirirken, diğer elimle de adamın başını bacaklarımın arasına bastırıyordum. Dişiliğim yanıyor, seğiriyor, sızlıyor ve ben doyumsuz bir fahişe gibi daha fazlası için çıldırıyordum.

Seri ve kendine güvenen bir hamleyle kilodumla kilotlu çorabımı aşağı doğru sıyırırken ben de kalçalarımı oynatarak ona yardım ettim. Artık dişiliğim tüm çıplaklığıyla bir yabancının gözlerinin önünde sere serpe duruyordu. “Off kaymak gibi, tertemiz. Etli etli harika” diye mırıldandı gülerek. Cümlesini tamamlayamadan dudaklarını vajinama dayamıştı bile. Önce emdi, sonra hızlı dil hareketleriyle yalamaya başladı. Dilini içime sokup çıkartıyor, klitorisimi emerek içine çekiyor, diliyle klitorisimi dövüyordu. Kadınlığımın daha önce hiç bu kadar iştahlı, hiç bu kadar istekle yalandığını hatırlamıyorum. Çıkan sesler beni daha da ateşliyordu. Arif de boş durmuyor, bir yandan irileşmiş göğüslerimi okşuyor, bir yandan da elbisemin önündeki düğmeleri çözmeye çalışıyordu. Bir veya iki dakika sonra çığlık çığlığa boşaltmıştı beni şoför vajinamı yalayarak. Çığlıklarıma, haykırışlarıma ve vücudumun istemsiz titremelerine mani olamıyordum. Ben ömrümde böyle boşaldığımı inanın bilmiyorum. Vajinamın derinliklerinden gelen zevk sıvılarım kalçalarımdan süzülerek koltuğa akıyordu. Adam doğruldu. Elini aşağı indirdi ve eşofmanını aşağı sıyırdı. Karanlık dahi olsa net olarak görüyordum şekilli ve büyük penisini. Eliyle bana doğrultarak üzerime uzandı. Arif de düğmelerimi çözmüş, elleri elbisemin içinde, göğüslerimi avuçlamaya başlamıştı. Bütün bunları başlatan bu genç adamın sertleşen penisini sırtımda hissediyordum. Soför kalan düğmelerimi de açarak dipdiri göğüslerimi serbest bıraktı. Artık gün gibi ortadalardı. Yine çok utanmıştım ve ellerimle göğüslerimi gizlemek istediysem de göğsüne yattığım Arif buna engel oldu ve “Hadi Mustafa ağabey, piliç seni bekliyor açmış bacaklarını” dedi. Birazdan kocama ait ıslak ve kaygan deliğime girecek olan adamın adının Mustafa olduğunu da böyle öğrenmiş oldum.

Mustafa ağırlığını vermeden üzerimde yatıyordu. Eliyle penisini dişiliğimin üzerinde gezdirirken ateşli şekilde dudaklarımı, boynumun ulaşabildiği yerlerini, yanaklarımı, yüzümün her yerini öpüyordu. Daireler çiziyordu iri penisiyle. Ben gözlerimi kapatmış, aldığım zevkin ve yaşadıklarımın tadına varmaya çalışıyordum. Nihayet yavaşça yerleştirdi penisinin başını alev alev yanan vajinamın ağzına. Şimdiden boşalacak gibiydim. Yavaşça itti. Sonra biraz daha. Islak kadınlığım adeta içine çekiyordu bu iri penisi. İçine çekiyordu dar ve dibi olmayan bir kuyu gibi. Aldığım zevkten ne yaptığımı, ne dediğimi bilemez haldeydim artık. Sonuna kadar girdiğinde vajinamın çeperlerimde hissettim onu dolu dolu. Birleşen organlarımız adeta romantik bir ezginin dansına bırakmışlardı kendilerini. Göğüslerimi avuçluyor, irileşmiş ve zevkten dimdik olmuş uçlarını ısırıyor, emiyordu. Ben bir elimle saçlarını, diğer elimle kalçalarını kavramış, fiziksel hazzın yanı sıra duygusal bir esintinin izlerini de takip etmeye çalışıyordum. Tensel temas her zaman önemliydi benim için. Tabi duygular da. Başını dudaklarıma doğru çektim ve kulağına – büyük bir utançla – ”Lütfen hızlan” diye fısıldadım. Dudakları ve diliyle beni boşaltmıştı zaten, ama içimdeyken bana vereceği armağanı daha çok merak ediyordum. Mustafa Bey ricamı geri çevirmedi ve içime daha sert, daha hızlı girip çıkmaya başladı. Koltuğun kenarından aşağı doğru eğim alan dolgun kalçalarımı okşuyordu. Tam o sıra yine telefonum çaldı. Elbette arayan eşimdi. Açmak istemiyordum ama meraktan çıldırabilirdi. Hepimiz donmuş, sessizlik hakim olmuştu arabanın içerisinde. Kısa tuttum konuşmayı. Güvende olduğumu bilmek ona yetiyordu zaten. Telefonu kapatır kapatmaz kaldığı yerden devam etti her şey. Öperek, koklayarak sert bir şekilde bana sahip olmaya devam ediyor ve gittikçe daha fazla sokuyordu içime iri penisini. Çıkardığı seslerden ve vücut hareketlerinden boşalmak üzere olduğunu hissettim. Zaten ben de gelmek üzereydim. Kulağına ”İçime boşal, korunuyorum… Sıcaklığını ve içimi doldurduğunu hissetmek istiyorum” diye fısıldadım bu kez. Hemen ardından önce ben sonra da Mustafa Bey bağırarak, çığlıklar atarak boşalmıştık. Vücudum istemsizce kasılıyordu. Arif’in göğsündeki başım yana düşmüş, halsiz kalmıştım. Bu rehaveti çok iyi tanıyordum ama ben hala doymamıştım. Kendimden geçmek üzereydim sanki. Biri göğüslerimi okşuyor, biri dudaklarımdan öpüyor, bir diğeri de ellerini kalçalarımda gezdiriyordu. Kimin neremde, ne yaptığını bilmiyordum. Boş durmuyorlardı ve ben gözlerim kapalı, hala devam eden orgazmımın tadını çıkarıyordum.

Aralarında birşeyler konuşuyorlardı sessizce. Beni rahatsız etmemek, utandırmamak için fısıldaşıyorlardı. Aracın yavaşladığını fark ettim. Gözlerimi araladım ve bir peçete istedim. Direksiyondaki Celal bir rulo tuvalet kağıdı uzattı bana. Doğruldum ve içimdeki menileri boşalttım. Araç durmuştu. Ben de üzerime çeki düzen verip uslu bir hanımefendi gibi oturmaya başladım. Merakla, peki şimdi ne olacak diye bekliyordum. Mustafa indi ve onun yerine sağ ön koltukta oturan yaşça daha genç ve daha yakışıklı olan adamla yer değiştirdiler. Gözüme çok çekici gelmişti. Kaşları, gözleri ve dudakları içimde birşeylerin kıpırdamasını sağladı yeniden. Oturdu, kapıyı kapattı ve yola devam ettik. Yine iki erkeğin arasındaydım ve sabaha kadar bana sahip olsalar doymayacak gibi hissediyordum. Dokunuşlarıyla çıplak bacaklarımda dolanıyordu heyecandan titreyerek. Elini ıslak vajinama götürdü ve parmaklarıyla ıslak, daracık deliğimi okşamaya başladı. Biran önce içime girmesi, ama mümkünse içimde uzun süre kalması için dualar ediyordum. İçimden çıkmadan beni defalarca boşaltacak bir erkek hayaliyle arkamı döndüm. Cesaretimi topladım, koltuğun üzerinde ona arkam dönüktü şimdi. Dizlerimin üzerindeydim uysal bir kedi gibi ve elbisemin eteğini belime kadar sıyırmıştım. Belimi olabildiğince aşağı eğdim kalçalarım tamamen ortaya çıksın diye. Her kadında varolan beğenilme dürtüsü elbette bende de vardı.

Kocama ait olan o bembeyaz kalçalarım ve onun için hazırladığım dişiliğim İnce belimin altında şu an bu yabancı gencin gözlerinin önünde, onun için hazır bir şekilde titreyerek kullanılmayı bekliyordu. Beni vahşice kullanmasını, kirletmesini ve ruhumu incitmesini istiyordum. diğer tarafta Arif’le göz gözeydik. Başımı tuttuğu gibi kendine çekti ve deliler gibi öpüşmeye başladık. Zevk sularımın bacaklarımdan aşağıya süzüldüğünü hissediyordum. Bir adam önümde, diğeri de arkamdaydı. Sonra ellerini hissettim kalçalarımda. Belimden sıkıca kavradı. Dokunuşları bana büyük bir zevk veriyor, bunun saatlerce hatta günlerce sürmesini istiyordum. Aniden kasıklarını kalçalarımda hissettim. Penisiyle vajinamın üzerinde biraz gezindikten sonra ustaca bir hamleyle içime yerleştiriverdi kocaman erkekliğini. Dudaklarım dolu olduğu halde bir çığlık attım zevkten. Ellerim Arif’in penisini arıyordu. Onu buldum, çıkardım ve büyük bir iştahla emmeye, yalamaya, ısırmaya başladım. Yumurtalıklarını ellerimle okşuyor ve penisini büyük bir açlıkla emiyordum. Arkamdaki işini çok iyi yapıyor ve adeta kasıklarıyla tokatlıyordu kalçalarımı. İçime her girişinde çeperlerimde hissettiğim basınç ve kalçalarımı titretişi çok ama çok büyük bir zevk veriyordu bana. Dördü de henüz adımı bile sormamışlardı. Bana ismimle sahip olmaları beni daha da çıldırtabilirdi oysa. Arkamdaki genç içimden çıkmadan dakikalar içerisinde beni tam üç kere boşaltmıştı. İçimde gidip gelirken kalçalarıma attığı tokatlar orgazmlarımın şiddetini arttırıyordu. Birden “içine akıtabilir miyim?” Diye sordu. Ağzımdaki penisi çıkarmadan “evet… yalvarırım içime akıt döllerini” diye yanıtladım. Tüm şehvetini içime boşaltmıştı şiddetle. İçimden çıkmadan bir süre kaldı orada. Vajinamdan süzülen menilerini bacaklarımda hissediyordum. İçimi tamamen doldurmuş hatta taşmıştı menileri.

Arif de çok geçmeden ağzımın içine boşaldı. Dayanamamıştı o da diğerleri gibi. Bir an yutmayı denedim ama beceremedim. Dudaklarımdan ve vajinamdan aynı anda farklı iki erkeğin aşk suları dökülüyordu yavaşça. Koltuğun önünde, yerde duran tuvalet kağıdına uzandım ve kendimi temizlemeye başladım pozisyonumu bozmadan. Mustafa Bey önden ıslak mendil uzattı çabalarımı görünce ve şöyle dedi ” hadi bakalım siz ikiniz öne biz de arkaya geçelim” Ben hiçbir şey söylemiyordum. Kocamın kıyamadığı tertemiz karısı bu dört adamın elinde ucuz bir fahişe olmuştu bu ıssız yolda. Ama bundan şikayetçi değildim. Her kadının arzuladığı bu şeyi ben doya doya yaşıyordum şimdi. Araç yeniden durdu ve hızlıca yer değiştirdiler. Şimdi Celal ve Mustafa’nın arasında oturuyordum. Celal vakit kaybetmeden sırt üstü uzandı arka koltuğa. Beni kucağına aldı ve kaskatı olmuş penisini, benim ıslak, daracık ve davetkar dişiliğime yerleştirdi. Kontrolün bende olduğu bu pozisyon, tüm pozisyonlar arasında en sevdiğimdi. O koca penisin üzerine oturdum ve arka camdan görünmemek için üzerine kapandım. Yol bomboş dahi olsa tedbirli olmam gerektiğini biliyordum. Kalça ve bel hareketlerimle içimdeki penisi hissetmek için kıvranarak oturup kalkıyordum. Dudaklarım Celal’in dudaklarına kenetlenmişti. Üst üste orgazmlar yaşıyordum. Her boşalmamda içimden zevk suları taşıyor ve ben sadece çığlık atmak için dudaklarımı, kucağında zıpladığım adamın dudaklarından koparıyordum. Penisini içimde daha derine alabilmek, onu içimde kaybetmek için dairesel hareketlerle kadınlığımın keyfini çıkartıyordum. Tam anlamıyla dolu dolu hissetmek istiyordum içimdeki aygırı. Arkamda kalan Mustafa’ya baktım sonra davetkar bir ifadeyle. ” Hadi, Ne duruyorsun? ” demek istedim gözlerimle. Eşarbım kaymış, eteğim sıyrılmış, ön düğmelerim açık ve iki göğsüm de dışarıdaydı. Her girişte titreyen kalçalarımdan kavradı beni Mustafa. Penisini arka deliğime yasladı. Çok korkuyordum çünkü henüz kocam dahi girmemişti oraya. Benim hızlı kalça hareketlerimden dolayı arka deliğimi bir türlü tutturamadığını anladım ve bir kez daha boşaldıktan sonra durdum. Aceleci hareketlerle ama kibarca soktu onu içime. Bu yaşadıklarıma inanamıyordum ama o an kendimi sorgulayacak halde değildim. Baş kısmı içime girdiğinde hissettiğim acıyla öne atıldım. Ama merak ediyordum. Aynı anda iki deliğimin birden kullanılması, iki deliğimle aynı anda iki erkeğe zevk vermenin nasıl bir his yaratacağını merak ediyor ve bunu tüm hücrelerimle arzuluyordum.

Celal’in kucağında kaç kez boşaldım hatırlamıyorum. Daha fazlasını istiyordum. Şimdi hareketsiz bir şekilde arka deliğimin Mustafa’nın büyük penisiyle tanışmasını bekliyordum. Biraz daha zorladı. Daha rahat girebilmesi için hafif hafif ıkınıyordum. Kalınlığını içimde hissetmeye başlamıştım. İçimdeydi artık ve alıştırmaya çalışıyordu daracık arka deliğimi. Tükürüklüyor, eliyle ayırıyor ve amacına ulaşıyordu. Kalınlığından sonra giriş çıkış hareketlerini de hissetmeye başladım. Canım da yanmıyordu artık. Celal de fark etmiş olacak ki hareketlendi yeniden. Şimdi iki erkek de içimdeydi. O an hissettiğim heyecan ve şaşkınlıkla karışık hazzı nasıl anlatabilirim size bilmiyorum. Ama şu kadarını söyleyebilirim, bu hazzın bende bağımlılık yapmasından korkmuştum. Sürekli bu zevki arzulamaktan ve elimdeki imkanların artık beni doyuramayacağından ve benim için kesinlikle yeterli olamayacağından korkuyordum. Kalın ve hatırı sayılır iki büyük penis içime girip çıkıyor, ikisini de tüm hücrelerimle hissediyor ve üst üste, üst üste orgazmlar yaşıyordum. Vajinamın ve anüsümün bu kadar uyumlu bir işbirliği içerisinde olacağını daha önce hiç düşünmemiştim. Aynı anda iki erkeği mutlu edebiliyordum. Mustafa çok dayanamadan anüsümün ne kadar dar olduğunu haykırarak boşalttı menilerini içime. Bu şiddetli basıncı hissettiğimde tuvalet ihtiyacı duydum geçici olarak. Büyük tuvaletimi yapmak zorundaymışım gibi bir his. İnsan sürekli yeni şeyler öğreniyor işte. Yumuşamak üzere olan penisi içimden çıkarken bile apayrı, çok farklı bir haz duymuştum. Az önce bana sahip olan gence döndüm. Sağ ön koltukta oturmuş penisini sıvazlayarak bizi izliyordu.”Sen gel haydi. Arkamı boş bırakmayın ne olur” dedim. Becerilmek için yalvaran ben… Kendinize hayret ediyorsunuz evet. Ama bunu yaşamadan asla anlayamaz bir kadın. Araç yeniden durdu ve yerler yeniden değişti. Henüz araç hareket bile etmeden Nedim’in penisi daracık arka deliğime yerleşmişti bile. Sert darbelerle bu iki adam bana sahip olmaya devam ettiler dakikalarca. Ben artık saymayı bırakmıştım orgazmlarımı. Derken önce Celal, sonra da nedim, biri vajinamın diğeri de anüsümün içine boşaldılar. Boşalırken penislerinin kasılmasını ta karnımda hissedebilecek kadar uyarılmış ve hassaslaşmıştı tüm genital bölgem. Tuvalete gitmem gerektiğini söyledim. Ormanlık bir yerde durduk. Arabadan çıkıp çalılara doğru yürürken bile elleri vücudumdan ayrılamıyordu. Kuytu bir yere gittim, eteğimi sıyırdım ve çömelerek dakikalarca süren bir temizlik yapmak zorunda kaldım. Nereme dokunsam meniye değiyordu elim. Islak mendiller ve bir rulo tuvalet kağıdıyla elimden geldiğince 2 saat önceki halime dönmeye çalıştım. Korktuğum olmamıştı ve içimde pişmanlık hissedemiyordum. Korku zaten yerini çoktan güven ve samimiyete bırakmıştı. Arabaya döndüğümde kilotlu çorabımın ve kilodumun kullanılamayacak halde olduğunu gördüm ve onları çalılıklara fırlattım. Dördü de henüz doymadıklarını söyleyip duruyorlardı ama artık benim hiç halim kalmamıştı. 55 kilometre boyunca, tam 2 saat boyunca bana sahip olmuşlardı. Orgazm olmaktan bitap düşmüş ve çok susamıştım. Yeniden arabaya bindim ve yola koyulduk.

Yol boyunca onlar da ben de tek bir kelime dahi etmedik. Beşimiz de sadece gülümsüyorduk. Yorgun, aç, susuz ve kirliydik. Eşimin olduğu istasyona yaklaşmıştık ve artık veda zamanı gelmişti. Hiçbir şey söylemeden sadece gözlerimizle veda ettik birbirimize. Benim gibi onlar da bu geceyi asla unutmayacaklardı. Dördüyle de duygusal bir bağ kurmuştum. Arkalarından bir süre baktım ve sonra ışıl ışıl istasyonun tam ortasındaki markete giderek kocaman bir şişe su aldım. Eşimi görebiliyordum, lastikçinin hemen önünde tamiratın bitmesini bekliyordu. Belli ki adama yeni ulaşmışlardı. Yanlarına gittim. Aydınlıkta elbisemin üzerinde yer yer parlayan meni lekeleri belli oluyordu. Kol çantamın kemerinin üzerinde de meniler vardı yoğun olarak. Bir taksi tuttuk ve aracımızın olduğu yere doğru yola koyulduk. Yol boyunca hiç konuşmadım. Sürekli gülümsüyordum ve içimde tarifi zor bir mutluluk vardı.

Sanal seks nedir, nasıl yapılır?

Çeşitli ekonomik ve sosyal nedenlerden dolayı her geçen gün daha da popüler olan sanal seks, heyecan dolu orgazmlar yaşamanın kolay ve risksiz yolu olarak görünüyor… Özellikle evli bireylerin daha çok rağbet ettiği kameralı sanal seks, eş değişimini merak eden ve izlenmeyi arzulayan çiftler tarafından da tercih ediliyor.

Bu yazımda,kadın ve erkeklerin başlıca sanal seks yapma nedenleri açıklayıp,ardından kameralı sanal seks yapan veya yapmak isteyenlere tavsiyelerde bulunacağım.

İnsanlar neden sanal seks (Cyber sex) yapar?

2013 yılında Amerika’da yapılan bilimsel bir anketin sonuçlarına göre, ankete katılan 18-55 yaş arası insanların %63’ü hayatlarında en az bir defa chat, kamera, telefon, sms yöntemlerinin birisi ile sanal seks yaşamışlar.

Telefonda eşi veya sevgilisiyle seks yapanlar, diğer kategorilere göre en üstte çıkmış. Telefonda seksi sırasıyla; Erotik mesajlaşma (İngilizce’de Sexting deniyor),chat (yazışarak sanal sex) ve en önemlisi olan kameralı seks takip etmiş.

Ankete katılanların ‘’Neden sanal seks yapıyorsunuz?’’ sorusuna verdikleri cevaplar ve uzmanların ilave ettikleri nedenler şu şekilde;

* Eş veya sevgiliyi aldatmadan başka biriyle seks konuşmak ve orgazm olmak.

* Beğenilmek ve arzu edilmek arzusu

* Gerçek hayatta söylenmeyecek veya yaşanmayacak uç fantazileri kolayca yaşayabilmek.

* Tabular nedeniyle reel seks yaşayamayan kadınların mastürbasyondan maksimum zevk almak istemeleri

* Reel seks yapacak güvenilir seks partneri, eş, sevgili olmayışı.

Bu nedenler haricinde farklı sebeplerden dolayı sanal seksi tercih edenlerde olmuş ama,yukarıdaki nedenler anket katılımcılarının %95’i tarafından dile getirilmiş, en yaygın sanal seks nedenleri.

Kameralı (Webcam seks) veya kamerasız sanal seks yapanlara tavsiyelerim ise şunlar;

* Chat sitelerinde,sohbet odalarında bulunan insanların %78’i kendilerini olduğundan farklı tanıtmaktadır. Buradan bulduğunuz partnerlerle ileriye dönük ilişkiler planlamayın. Bu kişi sanal sexte size çok fazla zevk vermişse bile ilişkiyi sanal ortamda devam ettirin.

* Karşıda kamera açtığını söyleyen kadın veya çift,sahte (fake) kamera kullanıyor olabilir.Yani daha önce başkası tarafından çekilmiş görüntüyü kendisiymiş gibi size izletip,sizi kandırabilir ve sizin görüntülerinizi de kaydedebilir.Bu nedenle,kamera açan kişiden belirlediğiniz bir işareti yapmasını isteyin (örneğin zafer işareti yapmasını rica edin.Eğer yapmıyorsa anlayın ki sahte görüntüdür.)

* kamerada asla yüzünüzü göstermeyin. Bu riski en aza indirmek için kamera kadrajı hep yüzünüzün aşağısında kalsın. Kazara yüzünüzün görünme ihmaline karşı göz maskesi veya eşarp kullanın.

* Sanal sexten maksimum haz almak için kısa da olsa (özlük bilgilerinizi asla vermeden) birbirinizi tanıyın. Daha sonra sanal partnerinizin sizden istediği pozisyonlarda duruşunuzu değiştirin. İki tarafın da konuşması heyecanı misliyle katlayacaktır.

* Hayal gücünüzü kullanın ve sınır tanımayın. Aklınıza gelen en uç fantazileri ve en utanç verici hayallerinizi sanal partnerinize anlatın.

* Aklınızı başınızdan alan harika bir orgazm yaşadınız. Öyle hemen kapatmayın. Partneriniz de müsaitse kısa bir ara sohbet sonrası bir kez daha birbirinizi boşaltın. Katılımcılar aynı kişiyle ikinci ve üçüncü orgazmların daha keyifli olduğunu ifade etmişler.

Kadınların en çok arzuladığı ettiği 10 seks fantazisi

Yapılan bilimsel araştırmalara göre uyumlu çiftlerin büyük bir çoğunluğu sevişirken çeşitli fataziler kuruyorlar. Bazıları masum, bazıları ise uçlarda olan bu fantezileri her zaman yaşamak da mümkün olamıyor elbette…Kadınlar genelde uçlarda yer alan fantezileri eşlerine söylemek yerine içlerinde yaşıyorlar. Bazı kadınlar ise bu hayallerini eşleriyle paylaşabilecek kadar şanslı olabiliyorlar. Hatta büyük bir çoğunluğu bu fantazilerini gerçeğe dönüştürebiliyorlar. Ülkemizde, 19-50 yaş aralığında 10.000 kadın arasında yapılan anketin sonuçlarına göre kadınların en popüler fantezileri şu şekilde sıralanıyor;

1-Seks yaparken izlenilmek; (10 kadından 9’u) Bir otelde pencerenin önünde veya açık bir alanda sevişirken… Yer ve mekanın hiç önemi yok. Eşiyle sevişirken başka erkekler tarafından izlendiğini ve vücuduna bakılarak masturbasyon yapıldığını hayal eden kadın zevkten çıldırıyor, üst üste ve daha kolay orgazm oluyor. Bu masum hayali ilk sevişmenizde uygulayın, ne kadar zevkli olduğunu fark edeceksiniz.:) (100 kadından 3’ü bunu deneyimlemiş)

2-Escort kız veya tele kız olmak; (10 kadından 7’si) Kurgu gereği lüks bir otelden oda kiralanıyor, önce eş geliyor sonra kadın… Kadın dikkat çeken, seksi kıyafetlerle otel lobisinden salınarak odaya çıkıyor ve eşine parayla anlaşılmış müşteri gibi davranıyor. Otel çalışanları ve diğer müşteriler de kadının pahallı bir fahişe olduğunu düşünüyorlar. İşte kadınları azdıran da tam olarak bu.

Fantezi baştan sona paralı seks üzerine kurulu. Belki şaşıracaksınız ama,kadınların büyük kısmı hayatında bir kez para karşılığı seks yapan birisi olmak istiyor. Hatta bir geceliğine genelevde çalışmak isteyen kadınlar bile mevcuttu araştırmamızda. (100 kadından 2’si bunu deneyimlemiş)

3-Büyük penis fantezisi; (10 kadından 7’si) Çoğu kadın için itici gelse de, kadınların önemli bir kısmı porno filmlerde gördüğü bu gerçeği test etmek istiyor. Her şeyin filmlerdeki gibi kolay olmadığını bilmesine rağmen,kadın bu hissi yaşamak istiyor,eşinin penis boyu ile sorunu olmasa dahi hayallerinde büyük penisle sevişiyor. Tamamını kullanamasa bile en azından bir kısmını yani. Yabancı bir penise dokunarak hissetmek bile yetecektir diyen kadınlar var. (100 kadından 2si bunu deneyimlemiş)

4-Birden fazla erkekle aynı anda seks yapmak; (10 kadından 10’u) Eşini çok seven kadınlar bile tartışmasız bunu hayal ediyorlar. Eşinin dahil olduğu veya olmadığı bir ortamda birden fazla erkekle seks hayali kadınları çıldırtıyor. Özellikle tek ilgi odağı olmak, birden fazla erkeği bir gecede, aynı seansta mutlu etmek ve onlar tarafından duygusuzca arzulanmak tüm kadınların ortak hayali. Bunun yanında birden fazla erkekle yapılan sert bir seks gecesi kadınların tartışmasız en popüler fantezisi. Günümüzde bunu eşiyle paylaşabilen şanslı azınlık bu hayalini rahatlıkla gerçeğe dönüştürebiliyor. Kadınların tamamına yakını bu fantaziyi hiç tanımadıkları erkeklerle gerçekleştirmek istiyorlar. Hem en çok hayal edilen hem de en çok deneyimlenen fantazi olduğu saptanmıştır.

(100 kadından 12’si bu hayalini gerçeğe dönüştürmüştür)

5-Açık alanda seks yapmak;(10 kadından 6’sı) Topluma açık yerlerde, plajda,ormanda seks yapma hayali çoğu kadın için geçerli…Bu hayalin gerçek olabileceği ortamlar çok sınırlı olduğu için, fantezilerde yer alıyor. Kır gezileri veya pikniğe giden kadınlarda artan libidonun esas kaynağı açık alanda seks yapma isteği dersek yanlış olmaz. Araştırmaya katılan kadınlar bu fantazinin temelinde yakalanma veya gizlice izlenme riski yatıyor diye ifade ediyorlar. (100 kadından 10’u bunu deneyimlemiştir)

6-Grup seks;(10 kadından 9’u) Son yıllarda sıkça söz edilen grup seks de bir diğer kadın fantezisi.  Çoğu zaman eşle hayali kurulan grup seks, yaşanması zor olan fantezilerden birisi olarak nitelendiriliyor. Aynı ortamda ikiden fazla çiftin olduğu sex partilerinin hayalini kuran kadınların sayısı da az değilmiş meğer. Artık ülkemizde de evli çiftlere bu hizmeti sunan etkinlik firmaları var. Yurt dışına çıkma şansı olan çiftler bu hayallerini zaten zahmetsizce gerçekleştirebiliyorlar. (100 kadından 8’i bunu deneyimlemiştir)

7-Uçak,asansör gibi kapalı yerlerde seks; (10 kadından 8’i) Açık alanda sevişme fantezisinin tam tersi olan kapalı alanda seks de popüler fanteziler arasında. Hiç tanımadığınız bir veya daha çok erkekle binilen asansörde olur olmaz şeylerin aklımıza gelmesinin, nedeni de işte bu kapalı alanda kaçamak sevişme isteğidir. Bu fantazinin ateşleyici unsuru da yine izlenme ve yakalanma riskinin getirdiği adrenalin. (100 kadından 7’si bunu deneyimlemiştir)

8-Kameraya çekilmek; (10 kadından 19’u) Teknolojinin gelişmesiyle birlikte çoğu çift bunu yapıyor zaten… Bu fantaziyi güvenlik veya eşin karşı çıkması gibi nedenlerle yaşayamayan kadınlar ise sevişirken film yıldızı gibi video çekildiğini hayal ediyorlar. Aslında iyi korunan el kamerası ile HD kalitede sevişme sahneleri çekmek çiftlerin seks hayatına çok olumlu katkılar yapıyor. Güvendiğiniz bir sırdaşınız varsa, ilişki esnasında sizi 3. Bir kişinin filme alması da heyecanı katlıyor. Eğer hala denemediyseniz, denemenizi öneririz. (100 kadından 11’i bunu deneyimlemiştir)

9-Başka bir kadınla seks; (10 kadından 3’ü) Lezbiyen veya biseksüel olmayan kadınlar dahi bu fanteziyi kuruyorlar ara sıra… Başka bir kadınla sevişmek isteği doğal bir arzudur, her sağlıklı kadın bunu merak edebilir fakat tabular nedeniyle bunu kendilerine bile itiraf edemezler. Hatta bu sebeple çoğu kadın tarafından ‘’itici’’ veya ‘’iğrenç’’ olarak nitelendirilmiştir. Yapılan araştırmada deneklerin bu fantaziye sahip olduklarını saklamalarının sebebi de işte bu tabular olduğunu belirtiyor uzmanlar. (100 kadından sadece 1’i bunu deneyimlemiştir. Anlaşılan o ki bu en az deneyimlenen fantaziler arasında yer almaktadır.)

10-Farklı sosyo-kültürel seviyeden bir erkekle seks; (10 kadından 7’si) Erotik filmlerin ana temalarından olan muslukçu, havuz temizlikçisi, kamyoncu, tamirci gibi erkeklerle seks yapmanın bazı kadınlar için cazibesi oldukça yüksek. Sert, biraz küfürlü, kendisini meta olarak kullanan bir görevlinin kapıyı çaldığını hayal edip, onunla sevişen kadın sayısı kadar cesaret edip bu hayalini gerçeğe dönüştüren kadın sayısı da bir hayli fazla. Tabi bu heyecanı kendi evlerinde değil ekseri tatilde veya iş seyahatinde gerçekleştiriyorlarmış. Tabi önce güven duyması gerekiyor kadının bu yabancıya karşı. Ne diyelim, artık biz kadınların da cinsel özgürlüğümüzü elimize aldığımızın göstergesidir bu. (100 kadından 2’si bunu deneyimlemiştir)

Yukarıda okuduklarınız liste başı olan fantaziler. Bunların dışında; Özel dansçı kız, Tecavüze uğramak, Kocasının borcunu ödemek için yapılan sex, Sex kölesi olmak, Bağlanarak sex yapmak, Bir gecelik porno yıldızı olmak gibi yüzlerce fantazisi var daha kadınların…

Özetleyecek olursak; Fantazilerinizden utanmayın, suçluluk duymayın çünkü yalnız değilsiniz… Sevgili veya eş ile yaşanabilecek tüm fantazileri yaşayın. Bunlar sizin kendinizi daha iyi tanımanıza ve yaşadığınız hayatın daha kaliteli geçmesine neden olacaktır. Bütün bunlar da keyifli bir yaşamı getiriyor beraberinde. Çiftlerin birbirlerine onayı olduktan sonra cinsellikle ilgili yaşanan hiçbir şeyin zararlı olmadığını, bilakis insan ruhuna ve bedenine olumlu etkileri olduğunu belirtiyor uzmanlar. Bir kadın olarak size tavsiyem bundan sonra eşlerinize veya sevgililerinize biraz daha açık olalım hanımlar. Emin olun, erkeklerin sizden bekledikleri de bu.

Hoş Geldin. Bu blogda 18 yaşın üzerine hitap eden içeriklerler de yayınlanacaktır. Eğer rahatsız olursan lütfen burayı terk et. Ama eminim biz yetişkin kadınların burada okuyup paylaşacağı ve keyif alacağı onlarca şey bulacaksın…

Biz kadınlar için her paylaşımı buradan bana yazabilirsin. Paylaş içimizde kalmasın. Başından geçen her şeyden bahsediyorum. Eğer yazdıkların sadece kurguysa bunu da belirt.

 

Neyi özledigini, Kalbinin arzuladigi seye kavusmanin hayalini kurmaya cesaret edip edemedigini bilmek istiyorum. Kaç yasinda oldugun beni ilgilendirmiyor. Ask için, hayallerin için, yasiyor olma serüveni için Bir aptal gibi görünme riskini göze alip almayacagini bilmek istiyorum.

Ay’ının etrafinda hangi gezegenlerin döndügü beni ilgilendirmiyor. Kederinin merkezine dokunup dokunmadigini, hayatin ihanetlerince açilip açilmadigini, daha fazla aci korkusundan kapanip kapanmadigini bilmek istiyorum.Saklamaya, azaltmaya ya da düzeltmeye çalismadan benim ya da kendi acinla oturup oturamayacagini bilmek istiyorum.

Benim ya da kendi nesenle olup olamayacagini, insan olmanin sinirliliginihatirlamadan, bizi dikkatli ve gerçekçi olmamiz için uyarmadan çilgincadans edip coskunun seni parmak uçlarina kadar doldurmasina izin verip vermeyecegini bilmek istiyorum.Bana anlattigin hikayenin dogru olup olmamasi beni ilgilendirmiyor.

Kendi kendine dürüst olmak için bir baskasini hayal kirikligina ugratip ugratamayacagini; ihanetin suçlamasina dayanip, kendi ruhuna ihanet edip etmeyecegini bilmek istiyorum.

Güvenebilir ve güvenilebilir olup olamayacagini bilmek istiyorum.Her gün sevimli olmasa da güzelligi görüp göremeyecegini bilmek istiyorum.Benim ve kendi hatalarinla yasayip yasayamayacagini; bir gölün kenarinda durup gümüs ay’a “EVET!” diye bagirip bagirmayacagini bilmek istiyorum.Nerede yasadigin ya da ne kadar paran oldugun beni ilgilendirmiyor.

Keder ve umutsuzlukla geçen bir gecenin ardindan, yorgun, bitap da olsan,çocuklar için yapilmasi gerekenleri yapip yapmayacagini bilmek istiyorum.Kim oldugun, buraya nasil geldigin beni ilgilendirmiyor.

Çekinmeden benimle atesin ortasinda durup durmayacagini bilmek istiyorum.Nerede, kiminle, ne okudugun beni ilgilendirmiyor. Diger hersey bittiginde seni ayakta tutan seyin ne oldugunu bilmek istiyorum.

Kendinle yalniz kalip kalamadigini, ve o bos anlarda sana arkadaslik eden kendini gerçekten sevip sevmedigini bilmek istiyorum.

okeyazram.com 10 okunma
Cevap bırakın

alt dalga
Aç / Kapat

Yayındaki Dj:   &   Çalan Parça:

Ses 50